Rizom [köksap] en farklı ve en özdeş şeylerin, uzamların ve insanların arasında meydana gelen bağıntıları tanımlar; olayların insanları birbirine bağlayan yabancı boyundurukları gibi: "ayrılığın altı adımı[1]"nın hissi, daha önce de buradaydım sanki duygusu ve bedenlerin asamblajı.[2] Deleuze ve Guattari’nin "rizom" kavramı, etimolojik anlamlarından "rhizo"daki biçimleri kombine etmek ve biyolojik terim olarak, kendini yatay yumru-biçimli kökü boyuna yayabilen ve yeni bitkiler geliştirebilen bir bitki formu olan "rhizome"daki tanımından faydalanır. Bu kavramın Deleuze ve Guattari’deki kullanımında, rizom, ağ biçimli, ilişkisel ve çapraz bir düşünme sürecini ve var olmanın bir tarzını, bu haritanın yapısının sabit bir öz olarak tasarlanması olmaksızın haritalayan bir kavramdır. Kökenlerini ve bireysel temellerini izleyen bedenlerin ve fikirlerin düzenlenmiş soyları, -tıpkı epistemolojileri düzenleyen ve tarihsel çerçevelerle, homojen şemalara biçim veren bir yapı gibi düşünülmüş olan ağaç biçimli düşüncenin formları ile bu ağaç metaforu, Deleuze ve Guattari tarafından, rizomatik düşüncenin ne olmadığını tanımlamak için kullanılır.
Hem de, Deleuze ve Guattari, rizomu dünyadaki, müzikteki, matematikteki, ekonomideki, politikadaki, bilimdeki, sanattaki, ekolojideki ve de kozmostaki birçok soyut varlığın eylemi olarak tanımlarlar. Rizom her şeyin ve herkesin -somut, soyut ve virtüel varlıklar ve eylemlerin-, nasıl olup da diğer şeyler ve bedenlerle kendi karşılıklı ilişkilerinde çokluk olarak görülebileceğini tasavvur eder. Rizomun doğası, hareket eden bir matriks, sembiyotik ve paralel-olmayan bağıntıları geçici ve henüz belirlenmemiş yollara göre biçimlendiren organik ve organik-olmayan parçaların bir kompozisyonu olmasıdır. Böyle bir yeniden kavramsallaştırma hiyerarşik düşünce, tarif ve eylemin yeniden değerlendirilmesi için devrimci bir felsefeyi yürürlüğe koyar.
Yapıları, fark ve arzunun ekonomik devrelerinden üreten böyle bir dünyaya, Deleuze bedenlerin nasıl yapılandırıldığını tekrar düşünerek cevap verir. O ve Guattari, bazı yapıların yaratıcılığa baskı yaptığını ve şeyleri ve insanları düzenleyici ilkelerin içine yerleştirdiğini öne sürer. Bin Yayla’da, Deleuze ve Guattari bütün kitabı, kendilerini düşüncenin akışını düzenleyen temsil sistemine karşı kurmuş, tarihsel ve felsefi pozisyonlara karşı işleyen, ağ biçimli rizomatik "yaylalar" serisi olarak sergiler. Kesintisiz bir şekilde bambaşka formlar ve bilme sistemleri yapılandırmaya muktedir ilişkisel güçlerin vüztüezce bir ispatı yerine, Deleuze ve Guattari okura açık bir düşünce sistemi önerir. Rizomatik oluşumlar, katı, sabit ya da ikili düşünce ve yargıların yapısının hakkından gelmeye, onları altüst etmeye ve dönüştürmeye hizmet edebilir -rizom anti-soykütüktür. Bir rizom, bir yaylanın oluşumuna, toplanmış ilişkileri biçimlendiren kendi oluş çizgileri yoluyla katkıda bulunur. Bir rizomun ağ biçimli çizgilerinde tekil noktalar yoktur, sadece şeyler arasındaki bağlantıları biçimlendiren bağlantı noktaları vardır. Deleuze ve Guattari belirtirler ki, çokluğu ve ilişkisel fikir ve bedenlerin potansiyelini düşünmek yoluyla, belki de düşüncenin rizomatik bir yaylasına erişilmiş olacaktır. Rizom şeylerin, bir diğeriyle bağ kurmaya sevk eden, yeni etkiler, yeni kavramlar, yeni bedenler, yeni düşünceler için bir asamblaj makinesi olarak çalışan herhangi ağıdır; rizomatik ağ, bedenleri harekete geçiren ve/veya durduran güçlerin haritasıdır.
Deleuze ve Guattari, bedenler ve şeylerin, farklı ve ayrı varlıklarla bağları yoluyla durmaksızın yeni bir boyuta alınmasında ısrarcıdır; bu yolla rizom kavramı, dünyayı kavramsallaştırmanın tümüyle Deleuzyen felsefenin göstergesi olan ayrı bir yolunu vurgular. Deleuze ve Guattari, gerçekliğin, semiyotik bağlantıların ve taksionomilerin ağaç-biçimli yapıların içine eksiksizce kök salmasından toplanmış olabilen yapısal bütünlüğün düzenli serisi olarak düşünülmesi ve yazılmasındansa, bu dünyanın ve onun parçalarının hikâyesiyle, şeylerin -hareketlerin, yoğunlukların ve çok biçimli oluşumların- rizomatik işleyişi yoluyla iletişim kurabileceğini öne sürerler. Sınıflandırmanın soyaçekim yoluyla evrim modellerinin aksine, rizomlar, birleştirdikleri ağlar için hiçbir hiyerarşik düzene sahip değillerdir. Onun yerine, Deleuzecü rizomatik, işlevleri, parçalar arasında ilişkileri, sevk eden, saptıran ve soyutlayan rastlantısal ortaklıklar ve bağlantılardaki açık uçlu üretici konfigürasyon olarak düşünür. Bir rizomun içindeki herhangi bir parçası, ayırıcı bir son ya da başlangıç noktası olmaksızın, başka bir parçaya bağlanmış, merkezsizleştirilmiş bir çevreyi biçimlendiriyor olabilir.
Deleuze’de, duygulanımsal (affective) değişimi açıklayan aygıt "rizom"dur. Deleuze, dünyadaki her bir işleyişi, bedenleri, sistemleri, ekonomileri, makineleri ve düşünceleri yaratan, rizomatik olarak üretilmiş yoğunlukların duygulanımsal değiş tokuşu (exchange) olarak görmüştür. Bedenlerin her biri, arzunun ve onun yankılayan maddileşmelerinin duygulanımsal güçlerinin sayısız düzeyi tarafından sevk edilmiş ve sürekli kılınmıştır. Herhangi verili sisteme karşı, devirli, sistematik tekrara müdahalelerden kaynaklanan varyasyonlar meydana gelebilir. Rizom belki var olan bir bedenle birlikte oluşmuş olabilen -başka bir beden ile ilişki kurmaya neden olabilecek mevcut (var olan) fikirleri de içeren- rizom, Deleuze’ün Nietzsche ve Felsefe ile Fark ve Tekrar’da tartıştığı, çeşitliliğin ve tekrar yoluyla farklılığın ilkelerine ister istemez bağlıdır.
Deleuze, Friedrich Nietzsche’nin bengi dönüş kavramını, öğelerin (mevcut bedenler, düşüncenin tarzları) tekrarı yoluyla farkın bir sentezini biçimlendiren tekrarlanmış öğelere dayanan şeylerin temel yasası olarak kabul eder. Sentez genellikle Deleuze ve Guattari tarafından, önceden bağlı olmayan halkaları zincirlenmesi yoluyla bedenleri (arzulayan-makineleri) biçimlendiren, rizomların hareketleri, yüzeyleri, kaçışları ve ilişkileri tarafından üretilen çeşitli ilişkilerin varyasyonu olarak öne sürülür. Homojen olmayan bir silsileymiş gibi, bundan sonra rizom, nedensel, mümkün ve/veya rasgele bağlantılardan ibaret bir seri olarak tanımlanır. Rizomatik bağlar, bedenler ve güçler arasında üretilen duygulanımsal bir enerji ve entropidir. Deleuze’ün David Hume üzerine çalışmasında tanımladığı gibi, toplumsal, politik veya kültürel olarak belirlenmiş güçlerin ve herhangi verili bedenin etkileşimleri, ortaklığı hem üretir, hem kullanır. Süreksiz zincir, rizomların sürekli büyüyen ağı için bir ortamdır, aynen bir yandan da, zincirin üretimi için bağlamsal koşul olması gibi.
Rizomatik yazma, var oluş ve/veya oluş, sürekli dönüşümün bir ortamı olmadığı gibi, basitçe şeyleri özümseyen bir süreç de değildir. Rizom tarafından yaratılan ilişkisel ortam, ilişkilerin gidişatının tarzının başkalaştığı, akışların ve kolektif arzunun geliştiği evrimsel çevreye biçim verir. Rizomatik tarafından üretilmiş hiçbir sabit ortam yoktur; vürtüel ve dağınık parçalar dışında yaratılmış hiçbir bütünlük yoktur. Daha ziyade, rizom aracılığıyla noktalar asamblajı biçimlendirir, çoklu seyir sistemleri muhtemelen kopmuş veya kırılmış topolojilerin içinde birikir; sırayla, bazı asamblajlar ve tipolojiler bambaşka ve kompleks karşılaşma ve işaretler aracılığıyla değişir, bölünür ve çoğaltılır. Rizom, analoji veya ikili-yapılar olmaksızın düşünmenin güçlü bir yoludur. Rizom ile ilgili olarak düşünmek, herhangi bir fikre, etkinliğe veya kavrama varabileceğiniz çoklu yolları açığa çıkarmaktır - dünya aracılığıyla bir araya gelen düşünce ve eylemden, her zaman herhangi bir bedene girişin birçok ve çeşitli biçimi olmanıza yol açan düşünce.
Hem de, Deleuze ve Guattari, rizomu dünyadaki, müzikteki, matematikteki, ekonomideki, politikadaki, bilimdeki, sanattaki, ekolojideki ve de kozmostaki birçok soyut varlığın eylemi olarak tanımlarlar. Rizom her şeyin ve herkesin -somut, soyut ve virtüel varlıklar ve eylemlerin-, nasıl olup da diğer şeyler ve bedenlerle kendi karşılıklı ilişkilerinde çokluk olarak görülebileceğini tasavvur eder. Rizomun doğası, hareket eden bir matriks, sembiyotik ve paralel-olmayan bağıntıları geçici ve henüz belirlenmemiş yollara göre biçimlendiren organik ve organik-olmayan parçaların bir kompozisyonu olmasıdır. Böyle bir yeniden kavramsallaştırma hiyerarşik düşünce, tarif ve eylemin yeniden değerlendirilmesi için devrimci bir felsefeyi yürürlüğe koyar.
Yapıları, fark ve arzunun ekonomik devrelerinden üreten böyle bir dünyaya, Deleuze bedenlerin nasıl yapılandırıldığını tekrar düşünerek cevap verir. O ve Guattari, bazı yapıların yaratıcılığa baskı yaptığını ve şeyleri ve insanları düzenleyici ilkelerin içine yerleştirdiğini öne sürer. Bin Yayla’da, Deleuze ve Guattari bütün kitabı, kendilerini düşüncenin akışını düzenleyen temsil sistemine karşı kurmuş, tarihsel ve felsefi pozisyonlara karşı işleyen, ağ biçimli rizomatik "yaylalar" serisi olarak sergiler. Kesintisiz bir şekilde bambaşka formlar ve bilme sistemleri yapılandırmaya muktedir ilişkisel güçlerin vüztüezce bir ispatı yerine, Deleuze ve Guattari okura açık bir düşünce sistemi önerir. Rizomatik oluşumlar, katı, sabit ya da ikili düşünce ve yargıların yapısının hakkından gelmeye, onları altüst etmeye ve dönüştürmeye hizmet edebilir -rizom anti-soykütüktür. Bir rizom, bir yaylanın oluşumuna, toplanmış ilişkileri biçimlendiren kendi oluş çizgileri yoluyla katkıda bulunur. Bir rizomun ağ biçimli çizgilerinde tekil noktalar yoktur, sadece şeyler arasındaki bağlantıları biçimlendiren bağlantı noktaları vardır. Deleuze ve Guattari belirtirler ki, çokluğu ve ilişkisel fikir ve bedenlerin potansiyelini düşünmek yoluyla, belki de düşüncenin rizomatik bir yaylasına erişilmiş olacaktır. Rizom şeylerin, bir diğeriyle bağ kurmaya sevk eden, yeni etkiler, yeni kavramlar, yeni bedenler, yeni düşünceler için bir asamblaj makinesi olarak çalışan herhangi ağıdır; rizomatik ağ, bedenleri harekete geçiren ve/veya durduran güçlerin haritasıdır.
Deleuze ve Guattari, bedenler ve şeylerin, farklı ve ayrı varlıklarla bağları yoluyla durmaksızın yeni bir boyuta alınmasında ısrarcıdır; bu yolla rizom kavramı, dünyayı kavramsallaştırmanın tümüyle Deleuzyen felsefenin göstergesi olan ayrı bir yolunu vurgular. Deleuze ve Guattari, gerçekliğin, semiyotik bağlantıların ve taksionomilerin ağaç-biçimli yapıların içine eksiksizce kök salmasından toplanmış olabilen yapısal bütünlüğün düzenli serisi olarak düşünülmesi ve yazılmasındansa, bu dünyanın ve onun parçalarının hikâyesiyle, şeylerin -hareketlerin, yoğunlukların ve çok biçimli oluşumların- rizomatik işleyişi yoluyla iletişim kurabileceğini öne sürerler. Sınıflandırmanın soyaçekim yoluyla evrim modellerinin aksine, rizomlar, birleştirdikleri ağlar için hiçbir hiyerarşik düzene sahip değillerdir. Onun yerine, Deleuzecü rizomatik, işlevleri, parçalar arasında ilişkileri, sevk eden, saptıran ve soyutlayan rastlantısal ortaklıklar ve bağlantılardaki açık uçlu üretici konfigürasyon olarak düşünür. Bir rizomun içindeki herhangi bir parçası, ayırıcı bir son ya da başlangıç noktası olmaksızın, başka bir parçaya bağlanmış, merkezsizleştirilmiş bir çevreyi biçimlendiriyor olabilir.
Deleuze’de, duygulanımsal (affective) değişimi açıklayan aygıt "rizom"dur. Deleuze, dünyadaki her bir işleyişi, bedenleri, sistemleri, ekonomileri, makineleri ve düşünceleri yaratan, rizomatik olarak üretilmiş yoğunlukların duygulanımsal değiş tokuşu (exchange) olarak görmüştür. Bedenlerin her biri, arzunun ve onun yankılayan maddileşmelerinin duygulanımsal güçlerinin sayısız düzeyi tarafından sevk edilmiş ve sürekli kılınmıştır. Herhangi verili sisteme karşı, devirli, sistematik tekrara müdahalelerden kaynaklanan varyasyonlar meydana gelebilir. Rizom belki var olan bir bedenle birlikte oluşmuş olabilen -başka bir beden ile ilişki kurmaya neden olabilecek mevcut (var olan) fikirleri de içeren- rizom, Deleuze’ün Nietzsche ve Felsefe ile Fark ve Tekrar’da tartıştığı, çeşitliliğin ve tekrar yoluyla farklılığın ilkelerine ister istemez bağlıdır.
Deleuze, Friedrich Nietzsche’nin bengi dönüş kavramını, öğelerin (mevcut bedenler, düşüncenin tarzları) tekrarı yoluyla farkın bir sentezini biçimlendiren tekrarlanmış öğelere dayanan şeylerin temel yasası olarak kabul eder. Sentez genellikle Deleuze ve Guattari tarafından, önceden bağlı olmayan halkaları zincirlenmesi yoluyla bedenleri (arzulayan-makineleri) biçimlendiren, rizomların hareketleri, yüzeyleri, kaçışları ve ilişkileri tarafından üretilen çeşitli ilişkilerin varyasyonu olarak öne sürülür. Homojen olmayan bir silsileymiş gibi, bundan sonra rizom, nedensel, mümkün ve/veya rasgele bağlantılardan ibaret bir seri olarak tanımlanır. Rizomatik bağlar, bedenler ve güçler arasında üretilen duygulanımsal bir enerji ve entropidir. Deleuze’ün David Hume üzerine çalışmasında tanımladığı gibi, toplumsal, politik veya kültürel olarak belirlenmiş güçlerin ve herhangi verili bedenin etkileşimleri, ortaklığı hem üretir, hem kullanır. Süreksiz zincir, rizomların sürekli büyüyen ağı için bir ortamdır, aynen bir yandan da, zincirin üretimi için bağlamsal koşul olması gibi.
Rizomatik yazma, var oluş ve/veya oluş, sürekli dönüşümün bir ortamı olmadığı gibi, basitçe şeyleri özümseyen bir süreç de değildir. Rizom tarafından yaratılan ilişkisel ortam, ilişkilerin gidişatının tarzının başkalaştığı, akışların ve kolektif arzunun geliştiği evrimsel çevreye biçim verir. Rizomatik tarafından üretilmiş hiçbir sabit ortam yoktur; vürtüel ve dağınık parçalar dışında yaratılmış hiçbir bütünlük yoktur. Daha ziyade, rizom aracılığıyla noktalar asamblajı biçimlendirir, çoklu seyir sistemleri muhtemelen kopmuş veya kırılmış topolojilerin içinde birikir; sırayla, bazı asamblajlar ve tipolojiler bambaşka ve kompleks karşılaşma ve işaretler aracılığıyla değişir, bölünür ve çoğaltılır. Rizom, analoji veya ikili-yapılar olmaksızın düşünmenin güçlü bir yoludur. Rizom ile ilgili olarak düşünmek, herhangi bir fikre, etkinliğe veya kavrama varabileceğiniz çoklu yolları açığa çıkarmaktır - dünya aracılığıyla bir araya gelen düşünce ve eylemden, her zaman herhangi bir bedene girişin birçok ve çeşitli biçimi olmanıza yol açan düşünce.
Felicity J. Colman
Notlar: Bu metin Adrian Parr'ın hazırladığı The Deleuze Dictionary'den çevrilmiştir.
Notlar: Bu metin Adrian Parr'ın hazırladığı The Deleuze Dictionary'den çevrilmiştir.
[1] Six degress of separation: İnsanların birbirleri ile olan mesafelerin en fazla altı arkadaş kadar uzak olduğunu söyleyen sosyal psikolog Stanley Milgram'ın 1967 yılında ortaya attığı teoridir. Özellikle günümüzün iletişim ağının altını çizdiği bir fenomendir.
[2] Assemblage: Düzenleme, bir araya getirme, toplaştırma vs. gibi çevrilebilecek bu kavramı, henüz tam anlamını veren bir Türkçe karşılık üretemediğimiz için çevirmeden bırakıyorum.