İnsanın doğayla ve diğer insanlarla olan ilişkisinde kullandığı araçların/aracıların niteliği uygarlığın gelişme sürecinde önemli bir rol oynamıştır. Doğrudan demokrasinin örneklerinden biri olarak kabul edilen Yunan şehir demokrasisinde iletişimin adı anılmazdı. Teknolojinin, meta üretiminin, paranın, değişimin, özellikle de dolaşımın gelişmesine paralel olarak enformasyon ve iletişim önem kazandı. İşgücünün ve metaların özgürce dolaşımı araçsal aklın damgasını vurduğu bilgi ve haberlerin de serbestçe dolaşımı yönünde bir basınç oluşturdu. On sekizinci yüzyıl kulüplerin, kafelerin birer tartışma ortamı oluşturduğu, yazılı basının, kalem özgürlüğünün önem kazandığı bir burjuva kamuoyunun oluşumuna tanık oldu. Temsilî demokrasilerde basın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü gücü oluşturuyordu. Göreli de olsa özgür haber yapma imkânı vardı. Basın özgürlüğü ekonominin kendi işleyişinden çok siyasî iktidar tarafından sınırlanmaktaydı.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında kültür endüstrisinin gelişimiyle birlikte yüksek kültür kitle kültürü lehine gerilemeye başladı. Medya kültürel homojenleştirme sürecinin bir aktörü haline geldi. Kültür metalaşıp eleştirelliğini yitirmeye, kitsch'e yönelmeye başladı. Enformasyon ise ulus-devletin elinde ideolojik hegemonya ve meşruiyetin sağlanması yolunda önemli bir araç olmaya devam etti. Yurttaşlardan beklenen kendilerine iletileni pasif bir biçimde kabul ederek kendilerini normlara uydurmalarıydı.
Medyanın postmodern toplumda belirleyicilik kazanması 1970'li yılların sonlarına rastlar. Ulusal devlete ait temsilî siyaset alanının güçten düşmesine paralel olarak medya ulus-aşırı hale gelen ekonominin/finansın doğrudan bir uzantısı olup çıkmıştır. Ramonet'nin de Medyanın Zorbalığı adlı kitabında ifade ettiği gibi küreselleşen iletişim bir yandan enformasyonu kendine tabi kılarken öte yandan ulusal telekomünikasyon tekellerinin özerkliğini ortadan kaldırmaktadır. İnsanlar arasındaki yüz yüze iletişimin yok olma noktasına geldiği bir dünyada yüksek teknolojilere dayalı sanal iletişim alışveriş toplumunun değerlerini her gün yeniden üretmektedir. Sfez'in Critique de la Communication adlı kitabında belirttiği gibi toplumu bir arada tutan ortak değerlerin, inançların, sembollerin ortadan kalkmasıyla oluşan boşluğa iletişim postmodern bir teoloji olarak yerleşmiştir. Arka planını piyasanın oluşturduğu iletişimin enformasyon üzerindeki hâkimiyetine iletişimsel aracıların iletilerin içeriği üzerindeki belirleyicilikleri eşlik etmektedir. Haberin metalaşması ve anında, gecikmeden bir fast-haber olarak tüketilme gereksinimi yazılı basının çöküşünü beraberinde getirmiştir. Gazete okumaya ayrılan zaman azalmış, gazetelerde haberlere ve araştırmaya ayrılan pay küçülmüş, fikir ve argümanlar birkaç slogana indirgenip basitleştirilerek tüketicilerin kolayca emebilecekleri pastillere dönüştürülmüştür.
Haber niteliği taşıyan iletilerin "bayatlama" süresinin dakikalarla ölçüldüğü postmodern toplumda televizyon haberciliğinin yazılı basına kıyasla avantajlı olduğu reddedilemeyecek bir olguysa da TV haber programlarında da büyük bir gerileyiş söz konusudur. Hiper enformasyon toplumunda televizyondaki haber ve araştırma programları spor, eğlence, müzik, oyun, yarışma vb. programların lehine sürekli gerilemektedir. Bilginin 'olduğu gibi' aktarılmaktansa herhangi bir meta gibi çeşitli sembollerle ilişkilendirilip endüstriyel olarak üretilmesi onun küresel yayımının olmazsa olmaz bir koşulu haline gelmiştir. Kitleler ise üzerlerinde değerlendirme yapacakları fikirlerle değil basit formüller çıkarabilecekleri görsel imajlarla ilgilenmektedir. Politikanın temsilî olana değil sembolik olana bağlı olarak oluştuğu, siyasî meşruiyetin ve tahakkümün iletişimsel düzeyde kurulduğu postmodern toplumda televizyona çıkan siyaset sözcülerinin konuşmalarındaki kelime sayısı genellikle 20-30'u geçmemektedir. İnsanların bilme biçimlerini bilmediği günümüzde basın ve enformasyon sektörü birkaç kuruluşun sağladığı iletişim tekelinin denetimi altına girmiştir. Medya gitgide artan ölçüde basından değil “business” dünyasından gelen profesyoneller tarafından yönetilmektedir.
Medya kanalından geçen tüm iletilerin metalaştığı, ticarîleştiği yeni toplumda reklam ve estetik nesnelerin kutsanması amacı etrafında birleşmiştir. Bugün kiliseden politikaya kadar tüm kurumlar reklama bulaşmış durumdadır. Entelektüellerle medyanın barıştığı 1968 sonrasında çoğu eski radikallerden oluşan yazarlar, illüstratörler, müzisyenler, tiyatrocular, filmciler, şairler tamamen kültürelleşmiş reklam sektörünün imaj üreticileri haline gelmişlerdir. 1968'in ünlü sloganı "hayata geçti": Düş gücü iktidara. Reklamcı-sanatçı tiplemesinin öne çıktığı günümüzde reklam ürünleri ile sanat ürünleri arasındaki farkı algılamak gitgide zorlaşmaktadır. Bougnoux'nun La Communication par la bande adlı kitabında söylediği gibi metanın dünyayla iletişimin tek aracı haline geldiği postmodern toplumda devrimci mesajlar bile ruhlarını kaybetmeden medyadan geçememektedir. Medya bir iktidar aracı olmasının yanı sıra sanatı, estetiği, kültürü, yaşam biçimlerini oluşturan bir güç haline gelmiştir bugün. Popüler müzikten çizgi filme kadar uzanan alanlardaki ürün çeşitliliğinin arka planında "kültürün demokratikleşmesi" değil seri üretimin, değerlerin ve davranışların standartlaştırılmasının mantığı yatmaktadır. Televizyon, kültürü aktaran değil yaratan bir araç olarak bundan böyle tüm göndermelerin kendisine yapıldığı bir kaynak güç, bir otorite haline gelmiştir.
Günümüzde uydu gözetiminden, radyo dalgalarından kaçabilen hiçbir alan kalmamıştır. Balta girmemiş ormanlardan ücra dağ köşelerine kadar her yer ulaşımın ve iletişimin kapsama alanına dâhil edilmiştir. Bugün iletişim ağından geçmeyen her ilişki kuşku ve ayıplama ile karşılanmaktadır. Metin, ses ve görüntünün tek bir taşıyıcı sistemle bir ortamdan diğer bir ortama büyük bir hızla aktarılabildiği multimedyanın gelişimiyle birlikte dünya bir enformasyonel agoraya dönüşmüştür. Telefon, faks, televizyon, bilgisayar, internet ve kayıt ile görüntü cihazlarının birbirleriyle bağlantılı olarak kullanılabilmesiyle birlikte bireyler enformasyon ve iletişim ajanlarına dönüşmektedirler. Veri bankalarının ve interaktif ekranların gelişmesini takiben eskinin pasif ileti alıcısı günümüzde kendi çapında bir gazeteci veya araştırmacı olarak iletişim sistemi içinde aktif tüketici özne konumuna "yükselmiştir". Eğlencenin, haberin, cinselliğin, kültürün, bilginin küresel planda dolaşıma sokulduğu internet sistemi artık muhalefet yapacak halleri kalmamış kitleleri siyasî özne haline getirmek açısından pek bir yarar sağlamasa da muhalif eleştirel azınlığın kendi içindeki iletişimi açısından önemli bir işleve sahiptir. Dışlanmışların kendi aralarında kuracakları iletişim şüphesiz küresel kapitalist iletişim ağının sabote edilmesi ve alternatif ağların oluşturulmasıyla mümkün olacaktır.
Yaşar Çabuklu