Filmin Adı: Up (Yukarı Bak)
Yapım : 2009 – ABD
Tür: Aile, Animasyon, Komedi, Macera
Yönetmen: Bob Peterson, Pete Docter
Senaryo: Bob Peterson, Pete Docter
Yapımcı: Jonas Riviera
Müzik: Michael Giacchini
Dağıtım: UIP Filmcilik
Filmin Websitesi: disney.go.com/disneypictures/up
Süre: 96 dakika
Uzatmalı açılış sürecinde yeni Pixar filmi "Up(Yukarı Bak)", yaratıcı bir uçuş hissi ve harikulade gerçekçi bir aşk hikayesi tarafından sizi yukarılara taşır. Carl Fredricksen, kare kafalı, yuvarlak burunlu, dul ve eski balon satıcısı ve bağırıp çağırmaya hazır, ekran ve muhtemel kaçış sanatçısı. Ed Asner tarafından sezilebilir bir sabırsızlık ile seslendirilen Carl tipik bir Amerikan animasyon kahramanı değildir. O 78 yaşında, ve yıllar onun hazin beden ve ruhundan çok şeyler almış, aynı zamanda her ikisi de yere sağlam bağlanmış görünüyor. Ağzının kenarları bile yere doğru bakıyor. Sanki toprağa kök salmış.
Bir buket balon sonunda Carl ve evini, içine kapalı bir şişman çocukla birlikte, gökyüzüne doğru yükseltir ve onları yukarı, yukarı ve uzaklara Güney Amerika’da , içinde konuşan (hırıltılı ve gurme-aşçı) bir köpek ve beklenmedik bir kötü adam olan, bir macera içine sürüklemiştir. Uçuşun ilk görüntüleri de olmak üzere – evin yerden balonlar tarafından sökülmesi esnasındaki titremeler, gıcırtılar, parçalanmalar ve iniltiler - hatta mütevazı 3-B derinliğine rağmen film Pixar geleneğine bağlı kalarak render edilmiş. Bu Pixar tarzı haline geldi artık. Her yeni film de olduğu gibi sanat ve kar hanesi sinema sanayisinin bir başka tezahürüdür ki, muhteşem yaratıcılığın pasajlarının filmin ana karakterlerinin ve sıradan bir hikaye seçeneklerinin eşleştirmesine yol açar.
Yukarı Bak’ta, Carl’ın hikayesinin olağanüstü hassasiyet ve parlak anlatıyla sunulması, ilk sahnelerde ve devam eden sahnelerde de onun yaşlı bir aksiyon kahramanı olduğunun kanıtıdır. Film dünyaca ünlü bir pilot ve kaşif, aynı zamanda Carl’ın kahramanı, olan Charles Muntz’un (Christopher Plummer) siyah-beyaz dergi fotoğraflarına bakarak heyecanlanan genç Carl ile başlar. Kısa bir süre sonra, Carl cesur, maceraperest olabilecek, sonrasında onun sevgili eşi olan Ellie ile tanışır. Yönetmen Pete Docter bu yetişkin ilişkisini çiftin rüyalarında birlikte “yıkıcı bir hayal kırıklığı ile yüzleştikleri ve birlikte mutlu bir şekilde yaşlandıklarını” gördükleri, dört sessiz dakikaya başarılı bir şekilde şıkıştırmış. Bu saf filmciliktir, aynı Wall-E’nin açılışı ve Ratatouille’da çocukluk anılarının Proustian eleştrisi gibi.
Filmde sözcüklerin kullanılmaması, Andrew Stanton gibi ,Wall-E’de sözcükleri kullanmayarak Chaplinesque tarz bir başlangıç yapmıştı, Bay Docter ve yardımcı yönetmeni Bob Peterson da, ki aynı zamanda senaryonun da yazarı, geriye dönüş yaparak sessiz dönem sinemasını düşündürmektedir.Kısmen Yukarı Bak bir dergi sahnesi içerdiği için, filmin evlilik dizisi de Citizen Kane’in kahvaltı masası sahnesini akla getiriyor. Bu meşhur (konuşan) montajda , Orson Welles, Kane ve ilk eşinin kahvaltıda birbirinden uzak oturmuş bir dizi görüntülerini kullanarak ilerleyen yıllar içinde bir evliliğin çöküşünü bize gösterir, bu farklı bir portreden evliliğe minyatür bir bakıştı.Pixar’ın en iyi çalışmasında olduğu gibi, Pixar yapımcıları kendi tarihi boyunca ilerlemesiyle daha heyecanlı bir sinema yarattılar.
Çocuğun, Russell (Jordan Nagai), yanlışlıkla Carl ile yolculuğa takılması ve giderek daha fazla yaşlı adamı dede görevleri üstlenmeye zorlamasıyla heyecanın dozu azalmaya başlıyor. Ama daha önce ihtişamının tadı çıkarılması gereken sahneler var, özellikle Carl’ın havalandığı sahneler – Ellie ve kendisinin sürekli ertelediği tarzda bir maceraya atılmak için kafa yormaya karar vermesi gibi -.Carl’ın ahşap evinin üstünde renkli balonlar çiçek açtığı zaman bin tarz dizginsiz düşünce de onun kareye benzeyen kafasının içinde sanki çiçek açtı. Özellikle, ev küçük bir kızın büyük penceresi önünde yükselirken kızın, güneş ışığının balonların arasından geçerek parlak renkler ile odasını doldurması ile baş döndürücü bir keyifle zıplaması çok güzel bir resim oluşturur.
Zaman içinde Carl ve Russell, tahriş edici olan Botero oranları Wall-E’deki insan balonları hatırlatıyor, Güney Amerika'ya doğru uçuyorlar kendilerinin evin ve filmin yeryüzüne indiği. Bay Docter’in görsel hayal gücünü burada zorladığına dair hiçbir işaret olmaması – Carl’ın, artık gövde bağlı olduğu halde, inatla evini çeken görüntüsü Freud’un resimli bir imgesi olarak ortaya çıkmakta - hikayenin gittikçe basmakalıp bir şekilde gelişerek ilerlemesine yol açıyor. Ve şirince. Carl, eksantrik şık bir görünümü ve genç çılgın enerjisiyle Kirk Douglas’ı andıran çocukluk kahramanı, Muntz, ile yüz yüze karşılaşıyor. Muntz konuşan köpeklerden oluşan bir lejyon ile birlikte yaşıyor ve cırtlak renkli tüyleri Carl'ın balonlarının oluşturduğu paleti anımsatan nadir bir kuşu avlıyor.
Konuşan köpekler kesinlikle komik, salyalı sarı tüy yumağı Dug ve gıcırtılı sesli Doberman, Alpha (aynı zamanda Bay Peterson) dahil, mutfaktaki köpekten ve şampanya patlatandan bahsetmeye bile gerek yok. Ve özellikle bir çocuk filmi ve bir Disney filminde sizin hayal ettiğiniz kahramanın nasıl olmaması gerektiği konusunda bir şeyler söylüyor. (Muntz kısmen Charles Lindbergh’in kahramanca ve aksi halinden etkilenmiş gibi duruyor.) Ama hikaye, babasıyla sorunları olan küçük çocuk Russel gibi ve ciddi problemleri olan köpek Dug gibi, bir tekmeleme isteğine sokulgan hissetmeye başlıyor. Tamam, tamam, bir tekme değil, sadece yavaşça üzüntüyü dile getirmeye çalışıyor.
MANOHLA DARGIS
New York Times
Mayıs 29, 2009
Çeviren: Aydın Güleç