Özgürlükçü ve eşitlikçi olmanın vegan olmak olduğunu duyduğumuz şu zamanlarda vegan olmanın ne demek olduğu artık açıkça yanıtlanması gereken bir soru olarak sürekli karşımıza çıkmaktadır. Feminist olmanın, Anarşist olmanın veya kendimizi tanımladığımız başka mücadele hallerinin veganlık ile ne kadar sıkı bir ilişki içinde olduğuna dikkat çekildiğini görüyoruz. Doğrudur feminist olmak vegan olmaktır, yine doğrudur, anarşist olmak vegan olmaktır. Özgürlükçü olmak vegan olmaktır... Peki, nedir vegan olmak?
İşte bu noktada sanırım bazı veganların kafalarının ciddi halde karışık olduğunu düşünüyorum, hatta karışıklıktan ziyade korkunç bir ideolojik açmaz içindeler. Bir yandan etin bir cinayet olduğunu sütün ise bir tecavüz olduğunu ve hayvan özgürlüğü için bu zulümlere karşı çıkmamız gerektiğini söylüyorlar. Kuşkusuz uygarlık karşıtı bir vegan olarak onların bu çıkışına katılıyorum peki ama gerçekten vegan olmak sadece bundan mı ibaret? Kesinlikle HAYIR!
Doğaya baktığımda kendi kıçının rahatı için milyonlarca ağacı kesip mobilyalar yapan, sözde yaşam mücadelesi için kilometrelerce alanı şehir adı verilen bir tecavüz biçimiyle çevreleyen, kilometrelerce uzanan toprağı asfalt yollarıyla, binalarıyla, sözde ekolojik iki katlı pembe panjurlu ve şirin bahçeli evleriyle soluksuz bırakan ve doğadaki yaşanabilir alanları çalan, doğal alanları zehirleyen fabrikalar kuran, pek gerekli gördüğü madenleri çıkarmak için toprak canlılarının yuvalarını deşen ve o alanı yok eden bir canlı göremiyorum!
Bunları söylediğimiz zaman modern vegan arkadaşlarımız bizlere "sürdürülebilir ekolojik yaşam" ya da "ekolojik bir dünya" gibi söylemlerle vegan olmanın ekoloji hareketi ile bağlantısını gördüklerinden bahsediyorlar. Maalesef görmüyorsunuz sevgili vegan arkadaşlar!
Neyin sürdürülebilirliğinden bahsediyorsunuz? Var olduğu pek görülmemiş ama diyelim ki bir fabrika hiçbir zehirli madde üretmiyor, doğa ile çok uyumlu ama sadece fabrikanın kapladığı alan bile milyonlarca böceğin, bitkinin ve yüzlerce hayvanın ölümü değil de nedir? Doğaya tecavüz etmek değil de nedir? Siz böyle bir sürdürülebilirlikten mi söz ediyorsunuz?
Hayvan özgürlüğünden bahsediyorsak sözüm ona ekolojik dengeye zarar vermeyen fabrikaların bile sırf doğadan çaldıkları alanlar yüzünden bombalanması gerektiğini en ateşli şekilde söyleyebilmeliyiz. Sürdürülmesi gereken bir şey varsa o da o fabrikanın altındaki topraktır ve o toprakla can bulan binlerce canlıdır, bizim ekolojik üretim saçmalığımız değil.
Bir şehir nedir sevgili modern vegan? Doğayı nefessiz bırakan asfalt yollar, toprağın üzerinde acımasızca yükselen binalar, hayvanların doğadan koparıldığı ve kendilerine yabancılaştırıldığı kültürel olarak pek kıymetli sokaklar... Ama biliyorum, senin ekolojik köylerin, sürdürülebilir doğa ile "uyumlu" yaşam projelerin ve yenilenebilir enerjiye dayalı komünlerin var. Maalesef sevgili modern vegan dostum bunların hepsi koca bir yalan!
Senin yenilenebilir enerjilerinden rüzgâr gülleri kuşların kafalarını kesecek, kurulduğu yerde yaydığı sesler ile yüzlerce canlıyı sağlığından edecek, ciddi anlamda iklim değişikliğine neden olacak, kurulurken ağaçlar kesilecek, çakılırken topraktaki sayısız canlı katledilecek. Bunların çok abartılı olduğunu düşünebilirsin ama değiller. Bunlara karşı olmanın uç bir düşünce olduğunu da düşünebilirsin ama hiç de uç düşünceler değil bunlar. Örneğin Amerika'nın yerli halkları çadırlarını kurarken bile toprağı çok eşelemezlerdi sırf oradaki böceklere zarar vermemek için. Peki, onlar bir böceği bile öldürmemeye dikkat ederken bizler yenilenebilir enerji adı altında neler yapmayı öneriyoruz? Toprağı deşmeyi, oradaki canlıları öldürmeyi, iklimi değiştirmeyi, o alandaki canlıların sağlığını bozmayı ve hatta gerekli olduğu yerde onların yaşam alanını çalmayı uygun görüyoruz.
Ekolojik köylerden bahsediyorsun; şehirlerin küçüğünden başka ne olabilir ki bu köyler? Yine o çok sevimli evlerimizle doğal alan üzerinde baskı kurmayacak mıyız? Yine milyonlarca böceğin, bitkinin, hayvanın yaşam alanını sadece daha sevimli binalarla çalmış olmayacak mıyız? Kulağa abartılı geliyor değil mi? Ama değiller. Kurmayı hayal ettiğin her ekolojik komün ya da köy, şehir gibi binlerce canlının yaşam alanını sırf bizim kıçımızın rahatı için çalmaya devam edecek, sırf biz doğada uyum içinde yaşamadığımız için binlerce canlı evsiz kalacak. Biliyorum o bahçesinde tarım yaptığın güneş enerjisi ile çalışan evler sana çok sevimli ve ekolojik bir dünyanın kapılarını aralayan altın fikirlermiş gibi görünüyorlar ama değiller. Onlar bizim uygarlığımızın binlerce canlıyı evsiz bırakma biçimlerinden bir yenisi olmak dışında başka bir şey olmayacaklar!
Hayvan özgürlüğünden bahsediyorsak bunun sadece canlılara acı çektirmek dışında bir yönü daha olduğunu fark etmeliyiz. Bu kuşkusuz hayvanların yaşam alanlarını çalma girişimlerinin tüm hepsine karşı çıkmamız gerektiğini gösteriyor bizlere. Bütün bir uygarlığımız şehirleriyle, fabrikalarıyla, sözde ekolojik komünleriyle, madenleriyle milyonlarca canlı için devasa bir mezbahadır ve kendimize hayvan özgürlükçüsü diyorsak ve bu bağlamda vegan olduğumuzu söylüyorsak bu hırsızlığa karşı direnmeli ve bu cinayetin, bu sömürü sisteminin yok edilmesi için mutlak suretle bu uygarlığa savaş açmalıyız çünkü;
Vegan olmak binlerce toprak canlısını yok eden BÜTÜN madenlere karşı olmaktır!
Vegan olmak çaldığı alan ile canlıları evsiz bırakan BÜTÜN fabrikalara karşı olmaktır!
Vegan olmak hayvanları öldüren BÜTÜN enerji üretimlerine karşı olmaktır!
Vegan olmak doğadan çalmanın bir şekli olan BÜTÜN şehirlere karşı olmaktır!
VEGAN OLMAK UYGARLIĞA KARŞI OLMAKTIR!
İşte bu noktada sanırım bazı veganların kafalarının ciddi halde karışık olduğunu düşünüyorum, hatta karışıklıktan ziyade korkunç bir ideolojik açmaz içindeler. Bir yandan etin bir cinayet olduğunu sütün ise bir tecavüz olduğunu ve hayvan özgürlüğü için bu zulümlere karşı çıkmamız gerektiğini söylüyorlar. Kuşkusuz uygarlık karşıtı bir vegan olarak onların bu çıkışına katılıyorum peki ama gerçekten vegan olmak sadece bundan mı ibaret? Kesinlikle HAYIR!
Doğaya baktığımda kendi kıçının rahatı için milyonlarca ağacı kesip mobilyalar yapan, sözde yaşam mücadelesi için kilometrelerce alanı şehir adı verilen bir tecavüz biçimiyle çevreleyen, kilometrelerce uzanan toprağı asfalt yollarıyla, binalarıyla, sözde ekolojik iki katlı pembe panjurlu ve şirin bahçeli evleriyle soluksuz bırakan ve doğadaki yaşanabilir alanları çalan, doğal alanları zehirleyen fabrikalar kuran, pek gerekli gördüğü madenleri çıkarmak için toprak canlılarının yuvalarını deşen ve o alanı yok eden bir canlı göremiyorum!
Bunları söylediğimiz zaman modern vegan arkadaşlarımız bizlere "sürdürülebilir ekolojik yaşam" ya da "ekolojik bir dünya" gibi söylemlerle vegan olmanın ekoloji hareketi ile bağlantısını gördüklerinden bahsediyorlar. Maalesef görmüyorsunuz sevgili vegan arkadaşlar!
Neyin sürdürülebilirliğinden bahsediyorsunuz? Var olduğu pek görülmemiş ama diyelim ki bir fabrika hiçbir zehirli madde üretmiyor, doğa ile çok uyumlu ama sadece fabrikanın kapladığı alan bile milyonlarca böceğin, bitkinin ve yüzlerce hayvanın ölümü değil de nedir? Doğaya tecavüz etmek değil de nedir? Siz böyle bir sürdürülebilirlikten mi söz ediyorsunuz?
Hayvan özgürlüğünden bahsediyorsak sözüm ona ekolojik dengeye zarar vermeyen fabrikaların bile sırf doğadan çaldıkları alanlar yüzünden bombalanması gerektiğini en ateşli şekilde söyleyebilmeliyiz. Sürdürülmesi gereken bir şey varsa o da o fabrikanın altındaki topraktır ve o toprakla can bulan binlerce canlıdır, bizim ekolojik üretim saçmalığımız değil.
Bir şehir nedir sevgili modern vegan? Doğayı nefessiz bırakan asfalt yollar, toprağın üzerinde acımasızca yükselen binalar, hayvanların doğadan koparıldığı ve kendilerine yabancılaştırıldığı kültürel olarak pek kıymetli sokaklar... Ama biliyorum, senin ekolojik köylerin, sürdürülebilir doğa ile "uyumlu" yaşam projelerin ve yenilenebilir enerjiye dayalı komünlerin var. Maalesef sevgili modern vegan dostum bunların hepsi koca bir yalan!
Senin yenilenebilir enerjilerinden rüzgâr gülleri kuşların kafalarını kesecek, kurulduğu yerde yaydığı sesler ile yüzlerce canlıyı sağlığından edecek, ciddi anlamda iklim değişikliğine neden olacak, kurulurken ağaçlar kesilecek, çakılırken topraktaki sayısız canlı katledilecek. Bunların çok abartılı olduğunu düşünebilirsin ama değiller. Bunlara karşı olmanın uç bir düşünce olduğunu da düşünebilirsin ama hiç de uç düşünceler değil bunlar. Örneğin Amerika'nın yerli halkları çadırlarını kurarken bile toprağı çok eşelemezlerdi sırf oradaki böceklere zarar vermemek için. Peki, onlar bir böceği bile öldürmemeye dikkat ederken bizler yenilenebilir enerji adı altında neler yapmayı öneriyoruz? Toprağı deşmeyi, oradaki canlıları öldürmeyi, iklimi değiştirmeyi, o alandaki canlıların sağlığını bozmayı ve hatta gerekli olduğu yerde onların yaşam alanını çalmayı uygun görüyoruz.
Ekolojik köylerden bahsediyorsun; şehirlerin küçüğünden başka ne olabilir ki bu köyler? Yine o çok sevimli evlerimizle doğal alan üzerinde baskı kurmayacak mıyız? Yine milyonlarca böceğin, bitkinin, hayvanın yaşam alanını sadece daha sevimli binalarla çalmış olmayacak mıyız? Kulağa abartılı geliyor değil mi? Ama değiller. Kurmayı hayal ettiğin her ekolojik komün ya da köy, şehir gibi binlerce canlının yaşam alanını sırf bizim kıçımızın rahatı için çalmaya devam edecek, sırf biz doğada uyum içinde yaşamadığımız için binlerce canlı evsiz kalacak. Biliyorum o bahçesinde tarım yaptığın güneş enerjisi ile çalışan evler sana çok sevimli ve ekolojik bir dünyanın kapılarını aralayan altın fikirlermiş gibi görünüyorlar ama değiller. Onlar bizim uygarlığımızın binlerce canlıyı evsiz bırakma biçimlerinden bir yenisi olmak dışında başka bir şey olmayacaklar!
Hayvan özgürlüğünden bahsediyorsak bunun sadece canlılara acı çektirmek dışında bir yönü daha olduğunu fark etmeliyiz. Bu kuşkusuz hayvanların yaşam alanlarını çalma girişimlerinin tüm hepsine karşı çıkmamız gerektiğini gösteriyor bizlere. Bütün bir uygarlığımız şehirleriyle, fabrikalarıyla, sözde ekolojik komünleriyle, madenleriyle milyonlarca canlı için devasa bir mezbahadır ve kendimize hayvan özgürlükçüsü diyorsak ve bu bağlamda vegan olduğumuzu söylüyorsak bu hırsızlığa karşı direnmeli ve bu cinayetin, bu sömürü sisteminin yok edilmesi için mutlak suretle bu uygarlığa savaş açmalıyız çünkü;
Vegan olmak binlerce toprak canlısını yok eden BÜTÜN madenlere karşı olmaktır!
Vegan olmak çaldığı alan ile canlıları evsiz bırakan BÜTÜN fabrikalara karşı olmaktır!
Vegan olmak hayvanları öldüren BÜTÜN enerji üretimlerine karşı olmaktır!
Vegan olmak doğadan çalmanın bir şekli olan BÜTÜN şehirlere karşı olmaktır!
VEGAN OLMAK UYGARLIĞA KARŞI OLMAKTIR!
Meriç Karaçalı