Paris’te devrim başı sonu olmayan bir şenlikti.
Bakunin ( Paris, 1848, devrim)
I
Bu şeytanı, çocuklar Montanelli’yi neden bacaklarından vurdular ki? Ağzından vursalar daha iyi değil miydi? Elbette iyiydi. Ama daha ağır, daha kinci ve ciddi olurdu. Bunun gibi bir hayvanı bu şekilde sakatlamanın, intikamın ötesinde, bu faşist gazeteci ve patronların uşağı olan adamı sorumlulukları için cezalandırmanın ötesinde daha derin, daha anlamlı tarafları olabilir.
Sakatlamak onun aksamasına ve hatırlamasına sebep olur. Dahası, sakatlamak, ağızdan vurmaktan, beyin parçalarının gözlerden fışkırmasından daha kabul edilebilir bir eğlencedir.
Her sabah sisin içinde yola çıkan ve fabrikanın boğucu havasına yürüyen yoldaş; ya da ofise gidiyor hep aynı yüzleri görmek için: ustabaşı, saat denetçisi; o anın casusu, besleyecek-yedi-çocuğuyla-Stakhanovite, devrim, mücadele ve ölümcül olacak olsa bile fiziksel çatışma ihtiyacını hisseder. Ama aynı zamanda hemen, şu anda neşe yaşamak ister. Ve sisin içinde yürürken, trenlerde ve tramvaylarda saatler geçirirken, ofise gitmenin ya da kapitalizmin faydasız mekanizmalarını bir arada tutan faydasız cıvatalar arasında bulunmanın boğuculuğunu yaşarken bu neşeyi fantezilerinde besler.
Bedeli ödenmiş neşe; patronun parasını ödediği ücretli hafta sonları ve senelik tatiller, aşk yapmak için para ödemek gibidir. Aynı görünür, ama eksik bir şey vardır.
Kitaplarda, bildirilerde ve devrimci gazetelerde yüzlerce teori birikti. Bunu yapmalıyız, şunu yapmalıyız, olayları bunun dediği gibi, şunun dediği gibi görmeliyiz, çünkü geçmişteki, cilt cilt boğucu klasikleri dolduran, isimleri büyük harflerle yazılan şunun ya da bunun gerçek yorumcusu onlardır.
Onları el altında bulundurmak bile ayinin bir parçasıdır. Onlara sahip olmamak kötü işarettir, şüphe çekicidir. Onları her durumda el altında bulundurmak faydalıdır. Ağır olduklarında her zaman, sıkıntı veren birilerinin yüzüne fırlatılabilirler. Geçmişin (ve bugünün) devrimci metinlerinin geçerliliğinin yeni olmayan, ama yine de sağlıklı bir doğrulaması.
O ciltlerde asla neşe hakkında bir şey bulamazsınız. İnsanın bu sayfalarda soluduğu atmosferin, manastırın haşin havasından eksik kalır yanı yoktur. Yazarları, intikam ve ceza devriminin rahipleri, zamanlarını suç ve ceza tartarak geçirirler. Dahası, kot pantolonlu rahipler iffet yemini etmişlerdir, bu yüzden aynısını bekler ve dayatırlar. Fedakârlıkları için ödüllendirilmek isterler. İlk önce çıktıkları sınıfın konforlu çevresini terk etmişler, sonra yeteneklerini mirastan yoksun kalanların emrine vermişlerdir. Kendilerine ait olmayan sözcükler kullanmaya, kirli masa örtüleri ve yapılmamış yataklar üzerinde sigara tüttürmeye alışmışlardır. Bu yüzden, insan onları en azından dinleyebilir.
Düzenli devrimler, düzgünce hazırlanmış ilkeler, çalkantısız anarşi hayal ederler. İşler farklı yöne giderse provokasyon çığlıkları atmaya başlarlar, öyle çok bağırırlar ki polis onları alır götürür.
Devrimciler dindar insanlardır. Devrimse dindar değildir.
Alfredo Bonanno
Bakunin ( Paris, 1848, devrim)
I
Bu şeytanı, çocuklar Montanelli’yi neden bacaklarından vurdular ki? Ağzından vursalar daha iyi değil miydi? Elbette iyiydi. Ama daha ağır, daha kinci ve ciddi olurdu. Bunun gibi bir hayvanı bu şekilde sakatlamanın, intikamın ötesinde, bu faşist gazeteci ve patronların uşağı olan adamı sorumlulukları için cezalandırmanın ötesinde daha derin, daha anlamlı tarafları olabilir.
Sakatlamak onun aksamasına ve hatırlamasına sebep olur. Dahası, sakatlamak, ağızdan vurmaktan, beyin parçalarının gözlerden fışkırmasından daha kabul edilebilir bir eğlencedir.
Her sabah sisin içinde yola çıkan ve fabrikanın boğucu havasına yürüyen yoldaş; ya da ofise gidiyor hep aynı yüzleri görmek için: ustabaşı, saat denetçisi; o anın casusu, besleyecek-yedi-çocuğuyla-Stakhanovite, devrim, mücadele ve ölümcül olacak olsa bile fiziksel çatışma ihtiyacını hisseder. Ama aynı zamanda hemen, şu anda neşe yaşamak ister. Ve sisin içinde yürürken, trenlerde ve tramvaylarda saatler geçirirken, ofise gitmenin ya da kapitalizmin faydasız mekanizmalarını bir arada tutan faydasız cıvatalar arasında bulunmanın boğuculuğunu yaşarken bu neşeyi fantezilerinde besler.
Bedeli ödenmiş neşe; patronun parasını ödediği ücretli hafta sonları ve senelik tatiller, aşk yapmak için para ödemek gibidir. Aynı görünür, ama eksik bir şey vardır.
Kitaplarda, bildirilerde ve devrimci gazetelerde yüzlerce teori birikti. Bunu yapmalıyız, şunu yapmalıyız, olayları bunun dediği gibi, şunun dediği gibi görmeliyiz, çünkü geçmişteki, cilt cilt boğucu klasikleri dolduran, isimleri büyük harflerle yazılan şunun ya da bunun gerçek yorumcusu onlardır.
Onları el altında bulundurmak bile ayinin bir parçasıdır. Onlara sahip olmamak kötü işarettir, şüphe çekicidir. Onları her durumda el altında bulundurmak faydalıdır. Ağır olduklarında her zaman, sıkıntı veren birilerinin yüzüne fırlatılabilirler. Geçmişin (ve bugünün) devrimci metinlerinin geçerliliğinin yeni olmayan, ama yine de sağlıklı bir doğrulaması.
O ciltlerde asla neşe hakkında bir şey bulamazsınız. İnsanın bu sayfalarda soluduğu atmosferin, manastırın haşin havasından eksik kalır yanı yoktur. Yazarları, intikam ve ceza devriminin rahipleri, zamanlarını suç ve ceza tartarak geçirirler. Dahası, kot pantolonlu rahipler iffet yemini etmişlerdir, bu yüzden aynısını bekler ve dayatırlar. Fedakârlıkları için ödüllendirilmek isterler. İlk önce çıktıkları sınıfın konforlu çevresini terk etmişler, sonra yeteneklerini mirastan yoksun kalanların emrine vermişlerdir. Kendilerine ait olmayan sözcükler kullanmaya, kirli masa örtüleri ve yapılmamış yataklar üzerinde sigara tüttürmeye alışmışlardır. Bu yüzden, insan onları en azından dinleyebilir.
Düzenli devrimler, düzgünce hazırlanmış ilkeler, çalkantısız anarşi hayal ederler. İşler farklı yöne giderse provokasyon çığlıkları atmaya başlarlar, öyle çok bağırırlar ki polis onları alır götürür.
Devrimciler dindar insanlardır. Devrimse dindar değildir.
Alfredo Bonanno