2 Haziran 2008 Pazartesi

Bütün ve Parça

Toplumun karşıt sınıflara bölünmüş olduğu gerçeğinde herhangi bir şüphe olamaz. Sömürüyü tatbik edenler ve buna maruz kalanlar arasındaki fark, radikal ve uzlaştırılamazdır.

Elbette ki, her iki sınıfa katılımın çeşitli düzeyleri vardır. Sadece egemenler değil, aynı zamanda sömürüye maruz kalanlar da bunun sürmesine ne kadar rıza gösterdiklerine göre, değişken derecelerde bundan sorumludurlar.

Lakin burada bizi ilgilendiren, bir bütün olarak ezilenler ve bir parça ya da aynı olan belirli bir azınlık arasındaki ilişkidir.

Bu sadece bir tanımlama meselesi değildir. Birçok kafa karışıklığı, kavramların yanlış kullanımından veya belirli bir davranışı ümit etmekten ya da böyle yapmak için herhangi bir dayanağı olmadan cereyan eden olaylardan doğar.

"BİR BÜTÜN OLARAK SÖMÜRÜLENLER"in belli bir kimliği yoktur. Çoğu zaman sanayi proletaryası olarak görülerek, çiftlik emekçilerini ve lümpen proletarya olarak bilinen işsiz tabakayı da kapsarlar.

Alt kademeli büro çalışanlarının yanı sıra geçici işçiler ve hizmet sektöründekiler (ulaşım, ticaret, değiş-tokuş, okullar, kültür endüstrisi) de bu bütünü oluşturmaktadır.

Karakteristikleri son derece akışkandır ve hiçbir şekilde devrimci eylemin amaçları için bir referans noktası olamazlar.

Azımsanmayacak bir parçasını, başka bir ifadeyle, geriye kalanlar için bir referans noktasını teşkil eden kesin bir sınıf tanımı mümkün değildir. Bunu yapmaya yönelik herhangi bir girişim, çoğu zaman partiden ve niceliksel illüzyondan (yani proletaryaya öncülük eden sanayi işçileri veya devrimin güçlerine öncülük eden lümpen proletarya) kaynaklanan şahsi bir politik önyargıya dayanır.

Mevzu bahis bütünün egemen karakteristiği, kendisinin birlikçi bilincidir. Bu, kendisini hem düzene sokar hem de kısıtlar.

Uzun bir dönem boyunca bu bütünde, diğerleri arasında etkiye sahip olan öz-örgütlenmenin ve bunu ele geçirmek için çeşitli parçalar tarafından boşa çıkarılan girişimlerin fışkırmaları mevcuttur. Aslında, birlikçi bilinç geçicidir ve kısa vadeli çıkarlarla sınırlıdır.

BELİRLİ AZINLIK, ezilenlerin bir parçasıdır ve bu bütün içerisinde çeşitli türleri vardır. Bazılarının etnik kökenleri vardır. Örneğin, Amerika'daki siyahlar, egemen sınıf içerisinde sözcüleri olmalarına rağmen, büyük ölçüde ezilenlerden oluşmaktadır ve belirli bir azınlığı teşkil ederler. Aynısı, farklı karakteristikleri olan İrlandalılar, Basklar, Korsikalılar, Filistinliler vs. için de geçerlidir.

Başka zamanlarda azınlığın, kadınlar meselesindeki gibi cinsiyete dair kökenleri de vardır. Başka zamanlarda da yine eşcinseller meselesinde olduğu gibi egemen ahlak kodlarına doğru belli bir tavra tekabül eder. Bu azınlıklar, kendilerini, yöneten sınıfın empoze ettiği ve ezilenlerin geri kalanı tarafından kabul edilmiş olan seçici mekanizmalar yoluyla tanımlarlar.

Bunlar, belirli bir kültür (çoğunlukla alt-kültür olarak anılan); üretim sürecine boyun eğme; daha alt seviyelerdeki sosyal örgütlenmelerde oldukça büyük bir varlık; profesyonel sektörlerde, medyada ve yükseköğretimde epeyce kısıtlı bir varoluş; getto duyarlılığı ve benzerleridir.

Bu tür bir azınlığın, yüksek veya düşük sosyal tabakada daha az hareket kabiliyeti vardır. Bu da büsbütün sabit kalmaya veya en azından belli bir dengeyi muhafaza etmeye yetecek kadar sabit kalmaya meyil gösterir. Kültürel ozmos (geçişim), düşmanın, azınlığın davranışları üzerindeki kontrolünü garanti etmeye ve olası "sapkın" talepleri bertaraf etmeye yeterli olarak minimumda tutulur.

DEVRİMCİ HAREKET, bu bahsettiğimiz manada bir azınlık değildir. Aktif bir azınlıktır ve aslında spesifiktir de. Çoğu zaman peş peşe iki düzlemde eyleme hazırlanmak için birlikçi zeminin ötesine geçen kendi farkındalık düzeyiyle karakterize edilmektedir: Parti (veya niceliksel düzlem) ve sosyal (veya öz-örgütsel) düzlem.

Devrimci hareket genellikle tüm bu üç seviyeyi (birlik, parti ve öz-örgütlenme) içerir ve bunlar çoğu kez net ayrımların görülmesini zorlaştıracak kadar iç içedir.

Tanım gereği devrimci farkındalığın üçüncü ve en yüksek seviyelerini savunan anarşistler bile, eleştirelliğin neredeyse her zaman üstün gelmesine ve mücadelenin düzeltilmiş olmasına rağmen, birlikçi ve parti zeminlerini onaylamakta başarısız olmamışlardır.

Gerçek şu ki, devrimci hareket, toplum - üretici güçler, sınıf tertibi, vs. - içerisinde sürekli meydana gelen sosyal ve kültürel değişimlerin kısmi olarak doğrudan ve dolaylı sonucudur.

BELİRLİ BİR ANARŞİST ÖRGÜTLENME - Sendikaları (ve anarko-sendikalizmi) ve partileri bir kenara koyarsak, üçüncüsü (öz-örgütlenme) spesifik çözüm olarak kalır: Bunlar anarşist grup ya da çeşitli grupların koordinasyonudur.

Bu, getirmeye çalıştığımız sosyal değişiklikler için gerekli olan fikir ve eylemin yaygınlaştırılması için temel bir araç haline gelir: Sömürüye dayalı bugünün düzeninin nihai yıkımı.

O zaman, spesifik (kendine özgü) bir örgütün devrimci hareketin; o nedenle de bir bütün olarak ezilenlerin bir parçası olduğunu görebiliriz. Egemen sınıfın bir parçası olmuş olan unsurlar, kendisi ve kendi bilinç düzeyi sayesinde, kendi kökenlerini bırakıp sınıf düşmanına karşı ezilenlerin mücadelesine katılabilirler.


Alfredo Bonanno