Robertson’ın kültürü küreselleşme analizlerinde merkezi hale getirmesi, küreselleşmenin küresel bir kültür üretmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü o küreselleşmeyi “dünyanın tek bir mekân haline gelme süreci” olarak tanımlamaktadır. Bu durumda, küreselleşme kaçınılmaz olarak küresel bir kültürün oluşmasına yol açacaktır. Fakat, bu kültür, “aynılaştıran” değil, normatif bağlayıcılığı olmayan ama dünyaya ilişkin genel bir söylem üreten bir kültürdür (Robertson, 1999: 221-22). Nitekim Turner’in (2002: 170) ifade ettiği gibi, toplumlar, küresel turizm, ticaret ve artan mülteci nüfusu tarafından gittikçe daha da farklılaştırılırken, politik ve kültürel birliktelik sorunu dramatik bir biçimde büyümektedir.
Küreselleşme ile birlikte “tek bir mekâna küçülen” dünyada bir taraftan küresel bir kültür oluşurken, diğer taraftan da farklılıkların mevcudiyetini koruması hatta giderek kendini sağlamlaştırması nasıl mümkün olur? Bu soruya Robertson (1999: 171, 278) kendi ürettiği “küresel ve tikelin eşanlılığı”
kavramı üzerinden cevap vermektedir. Ona göre, dünya tek bir mekân haline gelmekte yani küreselleşmektedir. Öte yandan küreselleşme tüm toplumları “görecelileştirerek eşitlemektedir” (Robertson, 1999: 214). Bu da tüm toplulukların bu tek mekânda yer alabilmesini sağlayan farklılıkların, yerelliklerin “bir aradalığını” doğurur. Zaten, Robertson’ın “küresel kültür” dediği şey de, farklı kültürlerin etkileşimlerinin bir sonucudur (1999: 187). Küresel ve yerel olanın eşanlılığı Robertson’ı yeni bir kavram arayışına itmiştir. Robertson, eşanlılığı vurgulamak için, Japon iş dünyasında yerel koşullara uyarlanan “küresel taslak” anlamındaki “dochakuka”dan hareketle
“glokalleşme” kavramını önermiştir (1999: 280; 1999a: 120). Dolayısıyla, küreselleşme denen bu olgu türdeş bir dünya üretmesi bağlamında modern, göreceleşmiş kendiliklere yol açması bağlamında da postmodern bir görüntü sergiler (Robertson, 1999: 170). Sunulan bu kavramsal çerçeve bir taraftan
bağlam olarak kapsadığı bütünlük ve kapsayıcılık kavramlarını muhafaza ederken, öte taraftan da birleşme ve farklılaşma süreçlerinin aynı anda gözlemlenebildiği bir dünyadaki ampirik karmaşıklıklarla başa çıkabilmesi bağlamında bir hayli isabetlidir (Tomlinson, 1999: 25).
Robertson’ın analizinde modernite küreselleşmenin iki yüzünden birini temsil etmektedir. Modernite küreselleşme sürecinin sadece bir aşamasıdır. Ne küreselleşme modernitenin sonucudur, ne de modernite küreselleşmenin başlangıcıdır. Robertson (1999: 57) modernite ve küreselleşme arasında doğrudan bağlantı kurulmasına, özellikle de küreselleşmenin modernitenin bir sonucu olarak sunulmasına şiddetle karşı çıkmakta, -modernite ile ilintili olmakla birlikte- küreselleşmenin moderniteye bağımlı olmadığını ileri sürmektedir. Modernite ile yakından ilintili olduğunu söylüyor olması, Robertson’un küreselleşmeyi modernitenin bir sonucu olarak algıladığı anlamına gelmez.
Buradan anlaşılması gereken, küreselleşmenin sadece post-modern döneme ait olmadığı modern dönemle de ilintili olduğudur (Robertson, 1992: 53’den aktaran Sarıbay, 2004: 63; Turner, 2002: 166). Nitekim Robertson maddi tarihsel gelişimini incelediği çalışmasında, küreselleşmenin hem modern hem de postmodern döneme ait olduğunu söylemektedir (1999: 99-101). Fakat bu değerlendirmeye rağmen, Robertson küreselleşmenin modern dönemle birlikte başlatılması gerektiği konusunda olumsuz bir tutum izlemektedir (1999: 276)
“….Küresel kültürün çok uzun bir tarihe sahip olduğunu düşünebiliriz. ‘İnsanlık düşüncesi’ en azından büyük dünya dinlerinin ve metafizik öğretilerin ulusal topluluk ve toplumların doğuşundan yüzyıllar önce ortaya çıktığı Jaspers’ın Eksenli Dönemi kadar eskidir. Bu uzun dönem boyunca uygarlıklar, imparatorluklar ve diğer kendilikler sürekli olarak çok daha geniş, giderek küçülen ve şimdilerde küresel hale gelen bağlama yanıt vermek sorunu ile karşı karşıyadır” (Robertson, 1998: 118-119).
Robertson’un küreselleşme ve modernite arasında kurduğu ilişki, Anthony Giddens’a yaptığı itirazda netleşir. Giddens küreselleşmeyi modern dönemde gerçekleşenlerin sonucu olarak değil, bizzat modernitenin kendisini tüm dünyaya yaymasıyla oluşmuş bir olgu olarak tanımlar. Giddens’a göre küreselleşmenin dört boyutu olan “kapitalist dünya ekonomisi”, “uluslararası işbölümü”, “ulus-devlet sistemi” ve “askeri dünya düzeni”, modernliğin dört boyutu olan “kapitalizm”, “endüstriyalizm”, “gözetleme” ve “askeri güç”ün genişleyerek gezegen ölçeğine yayılmış boyutlarıdır (1998). Yani, Giddens’ın zihninde küreselleşme, modernitenin gezegen ölçeğine taşınması olarak yer almaktadır (Robertson, 1999: 231). Robertson’ın bu yaklaşıma itirazı, zamansal açıdan küreselleşmenin modernitenin ardından geldiğini ileri sürüyor olduğu için değildir. İtiraz, Giddens’ın yaklaşımının,
küreselleşmenin modernitenin yayılması bağlamında dünyayı aynılaştıracağı iddiasına yöneliktir. Kaldı ki, küreselleşmenin aynılaştırıcı bir işlev görmediğini, aksine küreselleşme ile birlikte uygarlık, toplum, ırk, din ve birey düzeyinde bir bilinç yükselişi olduğunu savunan Robertson’ın (1999:51) Giddens’in küreselleşmenin modernitenin tüm dünyaya yayılması olduğu yönündeki savına katılması beklenemez. Robertson’a göre Giddens’ın sorunu kültürün önemini bütünüyle göz ardı ediyor olmasından kaynaklanmaktadır. Küreselleşmiş bir dünyada “öteki”nin olamayacağına ilişkin tespit,
Giddens’ın analizinde kültür olgusunun dışlandığını göstermektedir. Bir başka ifade ile Giddens, “öteki” sorununun küreselleşmiş bir dünyada derinlik kazanacağı gerçeğini ıskalamaktadır. (Robertson, 1999: 235-236).
Küreselleşme ve postmodernite ilişkisine gelince. Robertson bu ilişkinin çift taraflı olduğunu belirtir. Bir taraftan küreselleşme, postmodernlik kavrayışına ilişkin düşüncelerin görece bir kaynağı iken (1999: 276), diğer taraftan postmodernite küreselleşme denen olgunun ortaya çıkmasında en az
modernite kadar bir role sahiptir (1999: 92). Modernite, küreselleşmenin “evrenselin tikelleşmesi” yönünü temsil ederken, postmodernite “tikelin evrenselleştiği” süreci temsil etmektedir (1999: 169). Robertson, küreselleşmenin hem modern hem de postmodern yönünün bir arada olduğunu vurgularken son derece açık bir dil kullanmaktadır (1999: 169-170):
“….Evrensellik tikelcilik meselesinin dünyayı bir bütün olarak yapılaştırmanın bir tür küresel kültürel biçiminin, temel bir eksenini oluşturmaya başladığını savunuyorum. Bu nedenle, evrensellik temasını her şeye uygulanabilir, uygulanması gereken ilkelerle bağlantılı görmek, tikelcilik temasınıysa yalnızca bölgesel olarak uygulanabilir, uygulanması gereken ilkelere gönderme yapan bir şey olarak düşünmek yerine, bu ikisinin dünya ölçeğinde kültürel bir bağlantının uzantıları olarak birbirleriyle bağlantılı temalar biçiminde görülmeleri gerektiğini düşünmekteyim. …evrenselciliğin tikelleşmesi, evrensel varoluşa küresel-insani somutluk kazandırma düşüncesini içerirken, tikelciliğin evrenselleşmesi tikelciliğe eşsizliğe dolayısıyla da farklılık ve ötekiliğe hiçbir sınır tanınmadığı
düşüncesinin geniş oranda yaygınlaştırılmasını içerir. Bu çizgiler doğrultusunda, günümüz küreselleşmesini ve evrenselciliğin tikelleşmesini içeren ikili bir sürecin kurumsallaşma biçimi olarak düşünülebileceğini vurgulamak isterim.”
Modern ve postmodern yönün bir aradalığı küreselleşmeye yönelik kimliği koruma bağlamındaki direnişleri de kendi içinde çelişkili kılmaktadır. Zira dünyayı homojenleştiriyor olması, küreselleşmeye direnişin tek sebebi değildir. Bunun yanı sıra, küreselleşme ile birlikte dünyanın kültürel açıdan eşit, görecelileşmiş kendilikler ya da yaşam biçimleri dizeleri olarak algılanmaya başlanması bir diğer direniş sebebidir. Bu durumda direniş, kendi içinde çelişkili duruma düşmektedir (Robertson, 1999: 170). Bu nedenledir ki, Robertson küreselleşmeye itiraz etmek yerine, “küresel bir toplum” kuramı geliştirmeyi (1999: 90-91) tercih etmiştir. Küreselleşme olgusu ile birlikte yaşamamız gerektiğini öğütleyen bu kuram, söz konusu olgunun yörüngelerini çok boyutlu bir tarzda açıklamayı ve küresel düzen sorununu kültür boyutuna vurgu yaparak ele almayı öngören bir zemin üzerinde inşa edilmiştir. Amaç, hem küreselleşmeye gösterilen simgesel tepkileri yorumlamamızı, hem de bu yorumların sınırlılıklarını aşabilmemizi sağlayacak analitik bir çerçeve sunmaktır (Robertson, 1999: 124).
3. Sonuç
Robertson’ın analizinde küreselleşme olgusunun ne zaman başladığına ilişkin olarak tam bir belirsizlik bulunmaktadır. Turner’in (1992: 314) ifade ettiği gibi, Robertson, bir taraftan küreselleşmenin son dönemlere ilişkin bir “fenomen” olduğunda ısrar ederken, diğer taraftan da eski Yunan ve Roma’nın, Hıristiyanlık ve İslam gibi büyük dinlerin küresel bir yapı arz ettiklerini savunmaktadır. Fakat bu belirsizlik, Robertson’ın kültüre merkezi bir rol atfederek, küreselleşmeyi “hegemonun bir söylemi” olmaktan çıkarmaya çalıştığı gerçeğini gölgelemez.
Kültür olgusunu küreselleşme analizlerine dâhil ederek Robertson’ın literatüre iki önemli katkı yaptığı söylenebilir. Birincisi, -Ohmae’nin yaptığı gibi- ekonomi merkezli bir okuma ile küreselleşmenin, siyasal sınırları aşan bir medeniyet ürettiği, yani kültürler arası sınırları ortadan kaldırarak küresel tek bir kültürün üretilmesine hizmet ettiği sonucuna ulaşılması tehlikesini bertaraf etmiş olmasıdır. Robertson, ikinci olarak, küreselleşme analizinin merkezine kültür olgusunu koyarak, “farklılıkların sürdürülebilirliğini” hatırlatmakta, bu bağlamda “küresel hegemonun mutlaklığı”nı sorunsallaştırmakta ve “değişim olasılığı”nın halen var olduğuna dikkat çekmektedir. Bununla birlikte şunu da belirtmek gerekir. Kültüre vurgusunu mutlaklaştıran analizler, en az ekonomi merkezli analizler kadar arızalıdır.
Ali Balcı
Kaynaklar
Cox, R. W. (1986), “Social Forces, States and World Orders: Beyond International
Relations Theory”, [(ed.) R. O. Keohane (1986), Neorealism and its
Critics, New York: Colombia University Pres] içinde:
Friedman, J. (1999), “Küresel Sistem, Küreselleşme ve Modernitenin Parametreleri”
[(der.) A. Topçuoğlu ve Y. Aktay (1999), Postmodernizm ve İslam,
Küreselleşme ve Oryantalizm (Çeviri: Bülent Paker), İstanbul: Vadi] içinde:
Giddens, A. (1998), Modernliğin Sonuçları (Çeviri: Ersin Kuşdil), İstanbul: Ayrıntı.
Gilpin, R. (2004), “The Nation-state in the Global Economy”, [(eds.) David Held
and Anthony McGrew (1998), The Global Transformations Reader, Great
Britain: Polity Press] içinde: 349-358.
Guillén, M. F. (2001), “Is Globalization Civilizing, Destructive or Feeble? A Qritique
of Five Key Debates in the Social Science Literature”, Annual Review
of Sociology, Volume 27: 235-260
Hirst, P. ve G. Thompson (2000), Küreselleşme Sorgulanıyor (Çeviri: Çağla Erdem
ve Elif Yücel), Ankara: Dost.
Keyman, E. F. (2000), “Globalleşme Söylemleri ve Kimlik Talepleri: ‘Türban Sorununu’
Anlamak”, [(der.) E. F. Keyman ve A. Y. Sarıbay (200), Global Yerel
Eksende Türkiye, İstanbul: Alfa] içinde:
McLuhan, M. (2001), Global Köy, 21. Yüzyılda Yeryüzü Yaşamında ve Medyada
Meydana Gelecek Dönüşümler (Çeviri: B. Ö. Düzgören) İstanbul: Scala.
Ohmae, K. (1995), The End of the Nation-State, the Rise and Fall of Regional
Economies, London: Harper Collins.
Payne, A. (2004), “Globalization and Modes of Regionalist Governance”, [(eds.)
D. Held and A. McGrew (2004), The Global Transformations Reader, Great
Britain: Polity Press] içinde: 223-233
Robertson, R. (1998), “Toplum Kuramı, Kültürel Görecelilik ve Küresellik Sorunu”,
[(der.) A. D. King (1998), Kültür, Küreselleşme ve Dünya Sistemi (Çeviri:
G. Seçkin ve Ü. H. Yolsal), Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları] içinde:
Robertson, R. (1999), Küreselleşme, Toplum Kuramı ve Küresel Kültür (Çeviri:
Ü. H. Yolsal), Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
Robertson, R. (1999), “Glokalleşme: Zaman-Mekân ve Homojenlik-Heterojenlik”,
[(der.) A. Topçuoğlu ve Y. Aktay (1999), Postmodernizm ve İslam, Küreselleşme
ve Oryantalizm (Çeviri: A. Topçuoğlu ve Y. Aktay), İstanbul: Vadi]
içinde: 115-142
Rodrik, D. (2004), “Has Globalization Gone Too Far”, [(eds.) D. Held and A.
McGrew (2004), The Global Transformations Reader, Great Britain: Polity
Press] içinde: 379-383.
Sarıbay, A. Y. (2004), Modernitenin İronisi Olarak Globalleşme, İstanbul: Everest.
Smith, A. D. (2002), Küreselleşme Çağında Milliyetçilik (Çeviri: Derya Kömürcü),
İstanbul: Everest.
Smith, A. D. (2004), “Towards a Global Culture”, [(eds.) D. Held and A. McGrew
(2004), The Global Transformations Reader, Great Britain: Polity Press]
içinde: 278-286.
Tomlinson, J. (2004), Küreselleşme ve Kültür (Çeviri: A. Eker) İstanbul: Ayrıntı.
Turner, B. S. (1992), “The Concept of the ‘World’ in Sociology: A Commentary
on Roland Robertson’s Theory of Globalization”, Journal for Scientific
Study of Religion, Volume 31, Number 3.
Turner, B. S. [2002], Oryantalizm, Postmodernizm ve Globalizm (Çeviri: İbrahim
Kapaklıkaya), İstanbul: Anka.
Küreselleşme ile birlikte “tek bir mekâna küçülen” dünyada bir taraftan küresel bir kültür oluşurken, diğer taraftan da farklılıkların mevcudiyetini koruması hatta giderek kendini sağlamlaştırması nasıl mümkün olur? Bu soruya Robertson (1999: 171, 278) kendi ürettiği “küresel ve tikelin eşanlılığı”
kavramı üzerinden cevap vermektedir. Ona göre, dünya tek bir mekân haline gelmekte yani küreselleşmektedir. Öte yandan küreselleşme tüm toplumları “görecelileştirerek eşitlemektedir” (Robertson, 1999: 214). Bu da tüm toplulukların bu tek mekânda yer alabilmesini sağlayan farklılıkların, yerelliklerin “bir aradalığını” doğurur. Zaten, Robertson’ın “küresel kültür” dediği şey de, farklı kültürlerin etkileşimlerinin bir sonucudur (1999: 187). Küresel ve yerel olanın eşanlılığı Robertson’ı yeni bir kavram arayışına itmiştir. Robertson, eşanlılığı vurgulamak için, Japon iş dünyasında yerel koşullara uyarlanan “küresel taslak” anlamındaki “dochakuka”dan hareketle
“glokalleşme” kavramını önermiştir (1999: 280; 1999a: 120). Dolayısıyla, küreselleşme denen bu olgu türdeş bir dünya üretmesi bağlamında modern, göreceleşmiş kendiliklere yol açması bağlamında da postmodern bir görüntü sergiler (Robertson, 1999: 170). Sunulan bu kavramsal çerçeve bir taraftan
bağlam olarak kapsadığı bütünlük ve kapsayıcılık kavramlarını muhafaza ederken, öte taraftan da birleşme ve farklılaşma süreçlerinin aynı anda gözlemlenebildiği bir dünyadaki ampirik karmaşıklıklarla başa çıkabilmesi bağlamında bir hayli isabetlidir (Tomlinson, 1999: 25).
Robertson’ın analizinde modernite küreselleşmenin iki yüzünden birini temsil etmektedir. Modernite küreselleşme sürecinin sadece bir aşamasıdır. Ne küreselleşme modernitenin sonucudur, ne de modernite küreselleşmenin başlangıcıdır. Robertson (1999: 57) modernite ve küreselleşme arasında doğrudan bağlantı kurulmasına, özellikle de küreselleşmenin modernitenin bir sonucu olarak sunulmasına şiddetle karşı çıkmakta, -modernite ile ilintili olmakla birlikte- küreselleşmenin moderniteye bağımlı olmadığını ileri sürmektedir. Modernite ile yakından ilintili olduğunu söylüyor olması, Robertson’un küreselleşmeyi modernitenin bir sonucu olarak algıladığı anlamına gelmez.
Buradan anlaşılması gereken, küreselleşmenin sadece post-modern döneme ait olmadığı modern dönemle de ilintili olduğudur (Robertson, 1992: 53’den aktaran Sarıbay, 2004: 63; Turner, 2002: 166). Nitekim Robertson maddi tarihsel gelişimini incelediği çalışmasında, küreselleşmenin hem modern hem de postmodern döneme ait olduğunu söylemektedir (1999: 99-101). Fakat bu değerlendirmeye rağmen, Robertson küreselleşmenin modern dönemle birlikte başlatılması gerektiği konusunda olumsuz bir tutum izlemektedir (1999: 276)
“….Küresel kültürün çok uzun bir tarihe sahip olduğunu düşünebiliriz. ‘İnsanlık düşüncesi’ en azından büyük dünya dinlerinin ve metafizik öğretilerin ulusal topluluk ve toplumların doğuşundan yüzyıllar önce ortaya çıktığı Jaspers’ın Eksenli Dönemi kadar eskidir. Bu uzun dönem boyunca uygarlıklar, imparatorluklar ve diğer kendilikler sürekli olarak çok daha geniş, giderek küçülen ve şimdilerde küresel hale gelen bağlama yanıt vermek sorunu ile karşı karşıyadır” (Robertson, 1998: 118-119).
Robertson’un küreselleşme ve modernite arasında kurduğu ilişki, Anthony Giddens’a yaptığı itirazda netleşir. Giddens küreselleşmeyi modern dönemde gerçekleşenlerin sonucu olarak değil, bizzat modernitenin kendisini tüm dünyaya yaymasıyla oluşmuş bir olgu olarak tanımlar. Giddens’a göre küreselleşmenin dört boyutu olan “kapitalist dünya ekonomisi”, “uluslararası işbölümü”, “ulus-devlet sistemi” ve “askeri dünya düzeni”, modernliğin dört boyutu olan “kapitalizm”, “endüstriyalizm”, “gözetleme” ve “askeri güç”ün genişleyerek gezegen ölçeğine yayılmış boyutlarıdır (1998). Yani, Giddens’ın zihninde küreselleşme, modernitenin gezegen ölçeğine taşınması olarak yer almaktadır (Robertson, 1999: 231). Robertson’ın bu yaklaşıma itirazı, zamansal açıdan küreselleşmenin modernitenin ardından geldiğini ileri sürüyor olduğu için değildir. İtiraz, Giddens’ın yaklaşımının,
küreselleşmenin modernitenin yayılması bağlamında dünyayı aynılaştıracağı iddiasına yöneliktir. Kaldı ki, küreselleşmenin aynılaştırıcı bir işlev görmediğini, aksine küreselleşme ile birlikte uygarlık, toplum, ırk, din ve birey düzeyinde bir bilinç yükselişi olduğunu savunan Robertson’ın (1999:51) Giddens’in küreselleşmenin modernitenin tüm dünyaya yayılması olduğu yönündeki savına katılması beklenemez. Robertson’a göre Giddens’ın sorunu kültürün önemini bütünüyle göz ardı ediyor olmasından kaynaklanmaktadır. Küreselleşmiş bir dünyada “öteki”nin olamayacağına ilişkin tespit,
Giddens’ın analizinde kültür olgusunun dışlandığını göstermektedir. Bir başka ifade ile Giddens, “öteki” sorununun küreselleşmiş bir dünyada derinlik kazanacağı gerçeğini ıskalamaktadır. (Robertson, 1999: 235-236).
Küreselleşme ve postmodernite ilişkisine gelince. Robertson bu ilişkinin çift taraflı olduğunu belirtir. Bir taraftan küreselleşme, postmodernlik kavrayışına ilişkin düşüncelerin görece bir kaynağı iken (1999: 276), diğer taraftan postmodernite küreselleşme denen olgunun ortaya çıkmasında en az
modernite kadar bir role sahiptir (1999: 92). Modernite, küreselleşmenin “evrenselin tikelleşmesi” yönünü temsil ederken, postmodernite “tikelin evrenselleştiği” süreci temsil etmektedir (1999: 169). Robertson, küreselleşmenin hem modern hem de postmodern yönünün bir arada olduğunu vurgularken son derece açık bir dil kullanmaktadır (1999: 169-170):
“….Evrensellik tikelcilik meselesinin dünyayı bir bütün olarak yapılaştırmanın bir tür küresel kültürel biçiminin, temel bir eksenini oluşturmaya başladığını savunuyorum. Bu nedenle, evrensellik temasını her şeye uygulanabilir, uygulanması gereken ilkelerle bağlantılı görmek, tikelcilik temasınıysa yalnızca bölgesel olarak uygulanabilir, uygulanması gereken ilkelere gönderme yapan bir şey olarak düşünmek yerine, bu ikisinin dünya ölçeğinde kültürel bir bağlantının uzantıları olarak birbirleriyle bağlantılı temalar biçiminde görülmeleri gerektiğini düşünmekteyim. …evrenselciliğin tikelleşmesi, evrensel varoluşa küresel-insani somutluk kazandırma düşüncesini içerirken, tikelciliğin evrenselleşmesi tikelciliğe eşsizliğe dolayısıyla da farklılık ve ötekiliğe hiçbir sınır tanınmadığı
düşüncesinin geniş oranda yaygınlaştırılmasını içerir. Bu çizgiler doğrultusunda, günümüz küreselleşmesini ve evrenselciliğin tikelleşmesini içeren ikili bir sürecin kurumsallaşma biçimi olarak düşünülebileceğini vurgulamak isterim.”
Modern ve postmodern yönün bir aradalığı küreselleşmeye yönelik kimliği koruma bağlamındaki direnişleri de kendi içinde çelişkili kılmaktadır. Zira dünyayı homojenleştiriyor olması, küreselleşmeye direnişin tek sebebi değildir. Bunun yanı sıra, küreselleşme ile birlikte dünyanın kültürel açıdan eşit, görecelileşmiş kendilikler ya da yaşam biçimleri dizeleri olarak algılanmaya başlanması bir diğer direniş sebebidir. Bu durumda direniş, kendi içinde çelişkili duruma düşmektedir (Robertson, 1999: 170). Bu nedenledir ki, Robertson küreselleşmeye itiraz etmek yerine, “küresel bir toplum” kuramı geliştirmeyi (1999: 90-91) tercih etmiştir. Küreselleşme olgusu ile birlikte yaşamamız gerektiğini öğütleyen bu kuram, söz konusu olgunun yörüngelerini çok boyutlu bir tarzda açıklamayı ve küresel düzen sorununu kültür boyutuna vurgu yaparak ele almayı öngören bir zemin üzerinde inşa edilmiştir. Amaç, hem küreselleşmeye gösterilen simgesel tepkileri yorumlamamızı, hem de bu yorumların sınırlılıklarını aşabilmemizi sağlayacak analitik bir çerçeve sunmaktır (Robertson, 1999: 124).
3. Sonuç
Robertson’ın analizinde küreselleşme olgusunun ne zaman başladığına ilişkin olarak tam bir belirsizlik bulunmaktadır. Turner’in (1992: 314) ifade ettiği gibi, Robertson, bir taraftan küreselleşmenin son dönemlere ilişkin bir “fenomen” olduğunda ısrar ederken, diğer taraftan da eski Yunan ve Roma’nın, Hıristiyanlık ve İslam gibi büyük dinlerin küresel bir yapı arz ettiklerini savunmaktadır. Fakat bu belirsizlik, Robertson’ın kültüre merkezi bir rol atfederek, küreselleşmeyi “hegemonun bir söylemi” olmaktan çıkarmaya çalıştığı gerçeğini gölgelemez.
Kültür olgusunu küreselleşme analizlerine dâhil ederek Robertson’ın literatüre iki önemli katkı yaptığı söylenebilir. Birincisi, -Ohmae’nin yaptığı gibi- ekonomi merkezli bir okuma ile küreselleşmenin, siyasal sınırları aşan bir medeniyet ürettiği, yani kültürler arası sınırları ortadan kaldırarak küresel tek bir kültürün üretilmesine hizmet ettiği sonucuna ulaşılması tehlikesini bertaraf etmiş olmasıdır. Robertson, ikinci olarak, küreselleşme analizinin merkezine kültür olgusunu koyarak, “farklılıkların sürdürülebilirliğini” hatırlatmakta, bu bağlamda “küresel hegemonun mutlaklığı”nı sorunsallaştırmakta ve “değişim olasılığı”nın halen var olduğuna dikkat çekmektedir. Bununla birlikte şunu da belirtmek gerekir. Kültüre vurgusunu mutlaklaştıran analizler, en az ekonomi merkezli analizler kadar arızalıdır.
Ali Balcı
Kaynaklar
Cox, R. W. (1986), “Social Forces, States and World Orders: Beyond International
Relations Theory”, [(ed.) R. O. Keohane (1986), Neorealism and its
Critics, New York: Colombia University Pres] içinde:
Friedman, J. (1999), “Küresel Sistem, Küreselleşme ve Modernitenin Parametreleri”
[(der.) A. Topçuoğlu ve Y. Aktay (1999), Postmodernizm ve İslam,
Küreselleşme ve Oryantalizm (Çeviri: Bülent Paker), İstanbul: Vadi] içinde:
Giddens, A. (1998), Modernliğin Sonuçları (Çeviri: Ersin Kuşdil), İstanbul: Ayrıntı.
Gilpin, R. (2004), “The Nation-state in the Global Economy”, [(eds.) David Held
and Anthony McGrew (1998), The Global Transformations Reader, Great
Britain: Polity Press] içinde: 349-358.
Guillén, M. F. (2001), “Is Globalization Civilizing, Destructive or Feeble? A Qritique
of Five Key Debates in the Social Science Literature”, Annual Review
of Sociology, Volume 27: 235-260
Hirst, P. ve G. Thompson (2000), Küreselleşme Sorgulanıyor (Çeviri: Çağla Erdem
ve Elif Yücel), Ankara: Dost.
Keyman, E. F. (2000), “Globalleşme Söylemleri ve Kimlik Talepleri: ‘Türban Sorununu’
Anlamak”, [(der.) E. F. Keyman ve A. Y. Sarıbay (200), Global Yerel
Eksende Türkiye, İstanbul: Alfa] içinde:
McLuhan, M. (2001), Global Köy, 21. Yüzyılda Yeryüzü Yaşamında ve Medyada
Meydana Gelecek Dönüşümler (Çeviri: B. Ö. Düzgören) İstanbul: Scala.
Ohmae, K. (1995), The End of the Nation-State, the Rise and Fall of Regional
Economies, London: Harper Collins.
Payne, A. (2004), “Globalization and Modes of Regionalist Governance”, [(eds.)
D. Held and A. McGrew (2004), The Global Transformations Reader, Great
Britain: Polity Press] içinde: 223-233
Robertson, R. (1998), “Toplum Kuramı, Kültürel Görecelilik ve Küresellik Sorunu”,
[(der.) A. D. King (1998), Kültür, Küreselleşme ve Dünya Sistemi (Çeviri:
G. Seçkin ve Ü. H. Yolsal), Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları] içinde:
Robertson, R. (1999), Küreselleşme, Toplum Kuramı ve Küresel Kültür (Çeviri:
Ü. H. Yolsal), Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
Robertson, R. (1999), “Glokalleşme: Zaman-Mekân ve Homojenlik-Heterojenlik”,
[(der.) A. Topçuoğlu ve Y. Aktay (1999), Postmodernizm ve İslam, Küreselleşme
ve Oryantalizm (Çeviri: A. Topçuoğlu ve Y. Aktay), İstanbul: Vadi]
içinde: 115-142
Rodrik, D. (2004), “Has Globalization Gone Too Far”, [(eds.) D. Held and A.
McGrew (2004), The Global Transformations Reader, Great Britain: Polity
Press] içinde: 379-383.
Sarıbay, A. Y. (2004), Modernitenin İronisi Olarak Globalleşme, İstanbul: Everest.
Smith, A. D. (2002), Küreselleşme Çağında Milliyetçilik (Çeviri: Derya Kömürcü),
İstanbul: Everest.
Smith, A. D. (2004), “Towards a Global Culture”, [(eds.) D. Held and A. McGrew
(2004), The Global Transformations Reader, Great Britain: Polity Press]
içinde: 278-286.
Tomlinson, J. (2004), Küreselleşme ve Kültür (Çeviri: A. Eker) İstanbul: Ayrıntı.
Turner, B. S. (1992), “The Concept of the ‘World’ in Sociology: A Commentary
on Roland Robertson’s Theory of Globalization”, Journal for Scientific
Study of Religion, Volume 31, Number 3.
Turner, B. S. [2002], Oryantalizm, Postmodernizm ve Globalizm (Çeviri: İbrahim
Kapaklıkaya), İstanbul: Anka.