Ben neden böyle sürekli düşünüyorum? Bu soru ve cevabını bile
düşünüyorum. Düşünmek aslında iyi bir faaliyetmiş gibi
görünüyor ancak her şeyin olduğu gibi bununda fazlası zarar.
Her olasılığı bilmek veya tahmin edebilmek. Herhalde asıl amaç
bu. Ancak geldiğim noktada paranoyaklığa doğru ilerliyorum. Her
şey hakkında fikir sahibi olmak insana aslında hiç bir şey
kazandırmıyor. Sırf beynimi durdurabilmek için içki içmek
zorunda kalıyorum. Alkolikliğe giden yol buralardan geçiyor diye
düşünmeye başladım. Zaten bir kere de düşünmeye başlamasam.
Cahillik, mutluluktur. Aslında ortada bir şey olmamasına rağmen
sürekli bir kurgulama, sürekli kendi kendine konuşma ve cevaplar
uydurma, her durum için ayrı senaryolar ama gerçekte hiç biri
gerçekleşmiyor. Hem ben bu senaryoları gerçekleştirebilecek
cesarete sahip değilim, hem de bunların çoğu benim hayal gücümün
ürünü. Sürekli hayal dünyamda yaşadığım ve yaşamak
istediğim için böyle bir gelişim, değişim yaşadım. Ama benim
de kendimce haklı sebeplerim var. İnsanlarla iletişim kuramıyorum,
ilişki kuramıyorum. Yalnızlığımı giderebileceğim tek yer
kendi kafamın içi. Bu çokta sağlıklıymış gibi gelmiyor bana,
ama gerçek bir insanla konuşmak yerine kendi kurgularınla konuşmak
bana daha çekici geliyor. Durum ne olursa olsun benim kontrolümde
gerçekleşiyor. Kızmak istediğimde kimseyi kırmadan kızıyorum,
sevmek istediğimde kimseyle muhatap olmadan, platonik, seviyorum,
sevişmek istediğimde her şey hayal gücüme kalıyor. Beni
insanlardan uzaklaştıran şeylerden biri de bu güç herhalde. Ne
zaman bir ilişki kurmaya çalışsam hayal kırıklığı yaşıyor
olmak beni bu çıkmazın içine soktu. Artık saçma sapan insanlar
yüzünden hayal kırıklığı yaşamak istemiyorum. Kendi
tercihlerimi ne kimseye zarar vermeden ne de onlar bana zarar
vermeden gerçekleştirmek istiyorum. Bu rüyalar, işe yarıyormuş
gibi görünseler de, benim gibi gerçekçi bir insanı olumsuz yönde
etkilediğini hissediyorum. Ben gizli hayali dünyamda kabuğum
içinde huzurluymuş gibi yaşamaya çalışırken, bilincim yalnız
beş para etmez bir insan olduğumu çok iyi biliyor. İnsanlar bariz
bir şekilde benimle olmak istemiyorlar. Doğrusu ben de çok hevesli
olduğum söylenemez. Sırf ilişki kurmak için neden belli
toplumsal normlara uymak zorunda olayım ki. Eğer ben kendim
olmayacaksam, birisiyle arkadaş, sevgili olmanın anlamı ne her gün
her an tiyatro mu oynayacağım. Bir insan buna ne kadar dayanabilir
ki. Başkaları dayanabiliyor mu, bilmiyorum ama ben kendim
dayanamayacağımı biliyorum. İnsanlar resmen gözümün içine
bakıp merhaba bile demeye tenezzül etmezken ben onlarla muhatap
olamam ki. Ben de bu şartlar altında kendi doğrularımla yaşamaya
çalışıyorum. Elimden geldiğince insanlara saygılı, düşünceli,
yardımsever olmaya çalıştıkça onlar beni kendilerinden
itiyorlar. Sonuçta ben de onlarla arama, onların beni itemeyeceği
bir mesafe koyma ihtiyacı hissediyorum. Bu mesafe beynimde ciddi
sıkıntılar yaratıyor. Bir insan, sosyal bir canlı olarak
etrafımdaki insanlarla karşılıklı bir ilişki içinde olmam
gerek ve olmak istiyorum. Çünkü evrimsel sürecim beni bu noktaya
getiriyor ama yalan bir sosyallik, ilişkiler istemiyorum. Ben
denedim, rol yapmayı denedim, sevmediğim şeyleri seviyormuş gibi
yapmayı denedim, hoşlanmadığım insanların yüzüne güldüm,
hayattan bir şeyler alamama rağmen hep vermek istedim (verdim mi,
hayır çünkü hayat bir şeyler vermeme dahi izin vermedi). Aradaki
mesafeyi doldurabilmek için kişisel dünyam ve sosyal çevrem
arasında bir de gizli hayal dünyam oluyor. Yaşım ilerledikçe bu
hastalıkta daha hızlı ve etkili bir şekilde ilerliyor. Sürekli
ve her şeyi sorguluyorum. Klasik ben kimim, yaşam amacım ne, niye
yaşıyorum gibi sorular değil bunlar. Çok daha sığ, çok daha
bencilce, bu kişi benimle neden olmuyor, bu kişi bana niye selam
vermiyor, arkadaşlarım (neye göre bende bilmiyorum) neden benimle
birlikte olmak istemiyor gibi. Bu fikirler beni her geçen gün daha
mutsuz daha bencil daha huysuz ve de daha kendi içime dönük hale
getiriyor. Korkak bir insan oluyorum, sırf insanlarla muhatap
olmamak için her şeyden, her yerden kaçıyorum. Gördüğüm tüm
insanlardan, arkadaşlarımdan, annemden, kardeşimden, çevremdeki
herkesten uzak durmaya çalışıyorum. Onları da rahatsız etmemek
için, biliyorum ki ben rahatsızlık veren birisiyim. İnsanlar
benimle yan yana olmak istemiyor. Diğer insanlara göre yüzümde ya
da fiziğimde ne gibi bir ifade var çok merak ediyorum. Ben kendim
hiç öyle biri gibi görmeme rağmen yolda dilenci bana bulaşır,
tinerci bana bulaşır, yolda yürürken insanlar sanki ufacık
tefecik biriymişim gibi, sanki ben yokmuşum gibi üzerime yürür.
Oysa ben kendimi aynaya bakınca korkulası biriymiş gibi görüyorum.
Espri kabiliyetim olduğunu biliyorum ben zaten kendi soyadını ve
adını taşımayı hak eden birisiyim ama ben etrafımdaki insanlar
sırf beni sevsinler diye komiklik yapamam ki. Bu şeyler doğaçlama
olmalı kendi küçük yaşam alanımda zeki ve akıllı, eğitimli
bir insanım hatta gereksiz çok fazla bilgiye sahibim, belki de
millet benim çok bilmişliğimden, ukalalığımdan sıkılıyorlardır.
Ne zaman kendimi engellemeye çalışsam susmuyorum ve kendi
monoloğum bir sinir krizine dönüşene kadar devam ediyorum. Bu
durum beni sürekli yüklüyor, nefret ve öfkeyle. Kendimi ancak, o
da geçici olarak, alkolle sakinleştirebiliyorum, daha az düşünmemi
sağlıyor. Yazarken çay almak için çıktığım ufak bir ara bile
benim daha yalnız hissetmeme yol açabiliyor. Bu da beni daha da
öfkeli yapıyor. Sabırsızlıkla bekliyorum, yakında yılanlar
gibi kendi zehrimi üreteceğim. Ya soğukkanlı hayvanlar gibi
tamamen yalnız yaşayıp avlanacağım ya da yakın zamanda
öleceğim, bir alternatifte delirmek aslında. Akıllı olup da
dünyanın kahrını çekeceğine deli ol dünya senin kahrını
çeksin. Keşke bu kadar basit olsaydı hayat. Hiç mücadele edecek
iradem, gücüm hiçbir şeyim yok, hiçbir şey yapmak istemiyorum
sadece zaman geçsin ve zamanım dolsun. O da, ben de kurtulayım.
Aslında yanımda sevdiğim insanlardan başka bir şey istemiyorum.
Sevmesem bile çok sevdiğim, benimle olacak, bana sosyal hayatımda
eşlik edecek, aynı şekilde benim de onlara eşlik edeceğim, çok
özel olmasına da gerek yok, birbirimiz anlayıp iletişim
kurabileceğimiz insanlar, arkadaşlar. Galiba çok şey istiyorum.
Ne yaparsam yapayım ne kadar denersem deneyim geldiğim nokta her
zaman başladığım noktanın da gerisi. Bilemiyorum ne yapsam. Para
harcamak beni mutlu etmeyecek biliyorum, ama öyle bir yanılgı
içindeyim ki sanki para harcarsam insanları etkileyebilecekmişim
gibi hissediyorum. Sanki para harcayınca yeni cicilerim,
oyuncaklarım olduğunda mutlu olacakmışım gibi. Oysa öyle bir
şey olmadığını en iyi bilen benim. Bireysel olarak kesinlikle
karşı olduğum bir şeyi bile yapmayı düşünmeye başladım.
Acaba diyorum bu internet siteleri arkadaşta satıyorlar mı? Ya da
benim param buna yeter mi? Yalnızlık içimde kenserli bir hücre
gibi sürekli büyüyor ve beni yavaş yavaş ama acıyla öldürdüğünü
hissediyorum. Şu anda yazmak dahi istemiyorum. Yapmak istediğim,
öğrenmek istediğim pek çok şeyi bile bu bıkkınlık ve
üşengeçlik yüzünden yapmıyorum. İstemiyorum, kısaca
istemiyorum çünkü kendi üzerime koyduğum bu değerleri,
bilgileri eğer kimseyle paylaşamayacaksam niye yapacağım ki. Ben
sahip olduklarımı, bildiklerimi, her şeyim değer verdiğim
insanlarla paylaşmak istiyorum fakat paylaşamayacaksam amaç ne?