15 Ocak 2016 Cuma

Mini Teori

Yıkıntılar ister Zapotecler ister Mayalılar, ister Mısırlılar ve isterse modernler olsun oyun alanlarıdırlar. Onları korumak yerine, onlarla neden tamamen tükenecek kadar oynamıyor ve onları yaratmış olan kültürleri unutmuyoruz? Kültür belleği, kültürün korunmasıdır - ve kültür, sadece yaratıcılık ve oyun üzerine yerleştirilmiş kutsal bir sınırdır. Asiler kutsal sınırları yok ederler.

Konsensüs metodu bireyi grubun buyruğu altına sokar. Konsensüs şimdikini arabuluculuk sürecine maruz bırakır. Konsensüs, değişime sadece tüm grup tarafından kabul edilirse müsaade eder ve dolayısıyla yaradılışından muhafazakârlıktır... Bu, anarşi değil, içselleştirilmiş bir kontroldür.

Toplumun işleyişi için, arzu uysallaşmalıdır. Arzu ekonomi tarafından sömürgeleştirilmelidir – gereksinim/ihtiyaca, toplum tarafından sunulan malları elde etmeye dönüştürülür. Böylece doğrudan arzu kısıtlamalara ve yapılara ihtiyaç duyar. Bunlar arttıkça, arzunun rengi katıksız bir hayalete dönüşür. Kısıtlamalar ve yapılar giderek onlara karşı kullanılabilen sırları öğrenmek için hayatta kalmaya evrilir.

Yıkıntılara olan ilgim, kısmen zorlanmamış isyanın bilinçli kışkırtılması yoluyla yıkılan şehirlerden neşeli bir şekilde stratejiler geliştirme girişimlerinden kaynaklanır. Bu onlara karşı kullanılabilen sırları öğrenmek için şehirleri geniş bir şekilde araştırılmasını gerektirir.

Bir eliti yaratmak için birden fazla yol vardır. Yöneten sınıflar, entelektüel sınıflar ve estetik sınıflar kendi pozisyonlarını sağlamlaştırmak için ayak takımına kendi güçlerinin, bilgi ve becerilerinin yapay bir erişilmezliğini yaratırlar. Diğer taraftan, kendi kendine açığa vurulmuş olan "sınıf bilinçli" radikal aktivistler, kendi “sınıf saflıklarını” veya böyle saçmalıkları kanıtlamak için ve kendi gülünç yalanlamaları tarafından kendilerini bu şekilde yoksullaştırmaya razı olmayan o radikallerin gönülsüz bir elitini yaratmak için kolaylıkla faydalanılabilir olan bilgi, kelime dağarcığı ve iyi bilenmiş analitik becerilere ulaşmaktan kendilerini mahrum bırakırlar.

Birçok anarşist aslında toplumun söylemi içindeki düşüncelerinin tuzağına düşerek halen sosyal bağlam tarafından yaratılmış olan imajlar açısından düşünen solcular veya liberal özgürlükçüler veya bazı durumlarda basit bir şekilde öfkeli insanlardırlar. Birisi, kendi kategorilerinin dışında düşünerek bu söylemin dışına çıkana dek, birinin isyanı otorite yapılarının parçası olarak kalır. Çoğu anarşist, tam olarak meydan okumayan, hafif yapmacıklı, uysal ve hoş olan bir “anarşiyi” sevinçle yaratarak toplumun söyleminden tamamen hoşnuttur – hepsi “eğitim” ve “eylem” için.

Sibernetik teknoloji endüstriyel teknolojiye kendi varlığı için bağımlıdır. Dolayısıyla siber ütopyanın boş hayali için.

Değiş tokuş hala ekonomik bir değişimdir. Para ekonomik değişimin daha randımanlı akışına izin verir. Neden sadece ekonomiden tamamen kurtulmuyoruz?

Çoğu kez "sağlık" canlılığın karşısındadır. “Sağlığa” değer verenler bunu çoğu kez çileci ve pasif bir usulde sürdürür.- bir şeyleri bırakarak. Onların sağlık özlemi yaşamsal değildir, ciddi arzu trajedisidir – bu bir iş veya bir imalat işlemidir – sona ulaşma girişimidir – fakat böyle bir işlem asla memnuniyet vermez, çünkü kendi kökleri olan boşluğu sürekli olarak yeniden üretmek için özlemin doğasıdır. Yaşamsallık, yoğunluk – bunlar sadece sağlığa sahip olmak için gereken nedenlerdir – ve onları yaşamak sağlığı yaratır veya onu konu dışı bırakır.

Post-modernizmin en iyisi başarısız olur çünkü aklın krallığına yönelime taşınır – aktif bilincin lehçesi tarafından yaratılmış olan esrik yaşamlar yerine rasgele düşünceler tarafından hareket edilen statik yaşamlar mı?

Eğer "özne," "kendisi," sonra birini diğerinin kendini yaratmasından alıkoyan her şey yok edilmiş veya yıkılmış olsaydı, birinin kendi öznelliği, her an yaratıcı olan kendisinden daha büyük olan bir şeye sürekli olan inancı olurdu – örnek olarak; sürekli olarak allaha inanmak. Bugünün çağından, tanrı toplumdur.



Gündelik etkileşimlerin devrimi:

Kendi totalitesinden fışkırdıkları mini sosyal bağlamlara karşı çıkmadan ayrı sinir bozucu hadiselere karşı çıkmak kendi totalitesindeki en büyük sosyal bağlamı ispatlamaya çalışmaktan ziyade meseleleri protesto etmek o zaman farklı olmaz. Hiçbir esas değiştirmez. Hayal gücünün başarısızlığı, ümitsizliği, olaylar tarafından yenik düşmüş hissetmek: bunlar tersine giden etkileşimlerin kanıtlarıdırlar.

Aklın tüm içi bütünüyle sosyal bir yaratım... En iyisi o bağlamla yok edilebilecek olan ve sosyal bir bağlam tarafından yaratılmış olan bir ilişkidir... O zaman belki hayal gücü esasen bir fantezi mekanizması olmaya son verebileceği ve sürekli olarak gergin anlar yaratmanın bir aracı haline gelir. Aklın iç kısmı ile aktif bir kendi kendine yaratım yaşamından ayrılmış olan düşünceleri, hayalleri ve tasarımları ifade etmek istiyorum.

Hiç kimsenin hiç kimseye borcu yoktur. Borç ekonomik bir kavramdır ve onun her hangi bir biçimini tanımayı reddediyorum.


Feral Faun

Hiç yorum yok: