27 Mayıs 2011 Cuma

Beslenme Biçimi Kişisel Bir Mesele Değildir!

Kimin ne yediğine kimsenin karışamayacağı ve veganların kendi yaşam biçimlerini başkalarına dayatmaya çalışmalarının yanlış olduğu, veganlık anlatanların en sık karşılaştıkları ezberlenmiş tepkilerden birisi.

Bu tepkide beni asıl rahatsız eden ise, öne sürülen savlara karşılık olarak insanların “yaşa ve yaşat” ya da “kişi kendinden sorumludur” gibi basma kalıp ifadeler öne sürmeleri ve konuya ne kadar sığ yaklaştıklarını görmek.

Elbette yaşam tarzı gibi gayet öznel bir seçimi başkalarına dayatmak doğru bir şey değil; bu onların kişisel özgürlüklerine müdahale etmek olurdu. Oysa tıpkı insan haklarında olduğu gibi, hayvan haklarına saygı göstermek de bir yaşam tarzı seçimi olamaz.


Fiili saldırı kişisel bir tercih midir?

Veganizmi yalnızca bir diğer yaşam tarzı seçimi olarak görmek hatalı bir tutum. Hayvanların gereksiz yere katledilmesi veya fabrika çiftçiliğinde yapılan işkenceler, herhangi bir kişinin saç şekli veya müzik zevkiyle kıyaslanamaz.

Hayvan haklarını ister savunun ister savunmayın, bunun etik bir inanç meselesi olduğu inkâr edilemez. Ve etik inançlar da, tıpkı idam cezasına yaklaşımınızda olduğu gibi, dövme seçiminiz veya kendinizi sağlıklı bir yaşama adamanız ya da zampara bir hayat sürme gibi tercihlerinizle mukayese edilemez. Veganizmi salt bir yaşam biçimine indirgemek, fiili bir saldırıyı kişisel bir zevk olarak görmeye benzer ki bu da yanlış bir yorumlamadır.


Bir başkasına suç işlemesi için para vermek

Yaşam tarzı seçimleri ya da kişisel zevklerin aksine etik inançların esas noktası, yalnızca kendiniz değil, herkes için geçerli olmalarıdır. Bir tecavüzcü bizden kendi değerlerimizi ona dayatmamamızı istediği zaman onu öylece salıvermeyiz. Ahlakın en temel esası onun salt bir kişisel tercih değil ama kamusal bir ödev olmasıdır. Etik bir meseleyi tartışmayı, eylemlerinizin hiç kimseyi ilgilendirmediği gerekçesiyle reddetmek, bizzat ahlakın doğasına aykırı olacaktır: “Bu nutuk atma meraklısı tecavüz karşıtları neden kendi yaşam tarzlarını bana dayatmaya çalışıyor ve beni içeri tıkıyorlar? Kendini beğenmiş götler!”

Şunu hatırlamakta fayda var: 1970’lere dek bir erkeğin karısına tecavüz etmesi tamamen yasaldı, ne var ki feminist hareket sayesinde bu canavarca ve etik dışı “yaşam tarzı seçimi” artık bir suç olarak kabul ediliyor. Bu tarz örnekler, mevcut yasaların ahlaki açıdan her zaman yararlı bir rehber olamayacağını hatırlatmak açısından önemli. 1970’lerde yasal olmasına karşın evlilik içi tecavüze engel olmaya çalışanlar ateşli feministlerken; 2013’te ise yine yasal olmasına karşın hissedebilir canlıların gereksiz yere öldürülmelerine karşı çıkan da bir vegan olacaktır.

Sizden meleklere inanmanızı beklemiyoruz. Sizden yalnızca gözleriniz açmanızı istiyoruz. Hayvan hakları savunucularının karşılaştığı bir diğer kötü niyetli tepki de, onları zor kullanarak herkesi kendi taraflarına çekmeye çalışan köktendincilerle karşılaştırmak. Ki bu da oldukça hatalı bir karşılaştırma.

Dini inançlar belirli varlıkların mevcudiyeti iddiası barındırırlar: tanrılar, melekler, ölüm sonrası hayat, ruh vb. Oysa veganlar insanların kanıtlanabilir olmayan bir şeylere inanmalarını sağlamaya çalışmazlar. Yaptıkları tek şey hayvanlara gereksiz yere işkence yapmanın ve onları öldürmenin meşruiyetini sorgulamaktır. Veganizmi dinle karşılaştırmak inanç ve ahlaki bir sav arasındaki farkı kavrayamamak demektir. Bu tıpkı kadın haklarını Vişnu inancının bir gereğiyle karşılaştırmaya benzer.

Meselenin asıl özü şu: Etik inançları, meleklere inanmakla ya da bir müzik türü tercih etmekle bir tutamazsınız. Etik inançlar, bir toplumda neyin esas ve önem teşkil ettiğine dair öne sürülen ciddi savlardır ve öyle “kişi kendinden sorumludur” gibi laflarla hafife alıp geçiştirilecek bir şey değildir.

İnsanlar hayvan hakları savunucularına “yaşa ve yaşat” ya da “kişi kendinden sorumludur” gibi iğneli sözlerle yanıt verdiklerinde, aslında kendi ağızlarından çıkanın anlamını görmezden gelmiş oluyorlar. Diğer hissedebilir canlıları öldürdüğünüzde, “yaşatmak” bunun neresinde?

Herkes müdahale edilmeksizin kendi kişisel zevklerini tatmin etme hakkına sahiptir. Ancak ve hiç kuşkusuz, adalet, bir yaşam biçimi tercihi olamaz.


Chris Grezo
theveganwoman.com/what-you-eat-is-not-your-personal-business/

Hiç yorum yok: