28 Aralık 2008 Pazar

What Don’t Kill Ya Make Ya More Strong.

Beni öldürmeyen şey beni güçlendirir. Bu benim hayat tarzım. Belki de bu yüzden hep yalnız kalmaya mecburum. 15 milyonluk bir şehirde tek başımayım. Etrafımda her zaman birileri olmasına rağmen, sürekli ailem olsun arkadaşlarım olsun destek almama rağmen hep yalnızım. Kararları hep ben veriyorum. İnsan iyiye ve kötüye inanmayınca verdiği kararlar da ona göre biraz havada kalıyor. Verdiğim kararlardan pişmanlık duymasamda tatminde olmuyorum. Bu şekilde kendimi yetiştirdiğim için inanmayan bana karşı herkes denen güruhun oluşturduğu mantık ki buna pekçok kişi vicdan diyor. Vicdan gerçek bir savaş alanı, ben çok fazla savaş meydanına çıkmamak için hep yanından geçerim. Nasıl mı? Bir örnek; belediye otobüsünde benden yaşlılara yer vermemek için en baştan oturmam. Bir insan benden daha çok yaşadı diye niye saygı haketsin ki? Hiç tanımadığım bir insan. Bu insanın hırsız, dolandırıcı, yalancı, sapık veya siyasetçi olmadığını nereden biliyoruz. Bilmediğim birşey için saygı gösteremem. Bazen ben bunu söylediğim de insanlar o zaman senin deden veya annene yer vermezlerse gibi bir tepki gösteriyorlar. Bu konuda beni yanlış anlasalarda bu kişisel bir tercih toplumsal olamaz kısaca yer vermekte o şahsın tercihi, vermemekte. Ben buna müdahale edemem. Mümkünse toplum denen güruh herkesin birey olarak tercihlerine saygı duyup bu noktada baskı yapmasın. Otobüslerde ki bu tarz muhabbetler bence toplumun gelişmişlik düzeyinin başarılı birer gözlem ortamıdır. İnsan yalnız olunca çok iyi bir gözlemci oluyor. Sürekli diğer insanları izliyor ve kendisini onların yerine koymaya çalışıyor. Bu aslında çok başarılı ama benim gibi asabiysen durum biraz farklı. Yapılan saçma sapan hareketler durduk yere beni geriyor. Ben eğer normalsem insanların çoğu geri zekalı veya onlar normalse ben çok zekiyim. Bu düşünce zaten beni bitiriyor. İletişimimi bitiriyor. Bunu düşünürken o kişilerle nasıl iletişim kurabilirim ki. Hiç düşünmüyorlar. Ben aslında öğretmen olamıyacak kadar kötü bir anlatıcıyım. Benden ders dinlersen kesin kalırsın ama sana şunu garanti edebilirim; benimle ders çalışırsan senin düşünmeni sağlarım ve soru sormanı sağlarım. Bu da biraz Sokratçı bir yaklaşım. Bende insanların aslında zeki olduğuna ama kafalarını nedense kullanmadığına inanıyorum. Kendi deneyimlerimden biliyorum, ne salaklara bile iş yaptırmışımdır. Yaşam felsefesi insan tam ortaokulu bitirip, liseye geçtiğinde oluşmaya başlıyor ve lise bitipte üniversiteye girince artık yaşam felsefen hareketlerini belirliyor. En son bir hatunla sevgili olarak üniversite 1. sınıfta birlikte oldum. Ondan sonra yaşadıklarım hep günlük (gecelik) ilişkilerdi. Ben hangi kıza teklif edersem edeyim hep hayır cevabını alıyorum. Benim en iddialı olduğum konulardan birisi kızların kokusunu almaktır. Demek ki onlarda benim kokumu alıyorlar. Aslında hergün duş alıyorum ama. Bunun bana cevabını verecek bir kızla da tanışmadım. Gecelik birlikte olduğum hatunlara da sordum ama onlar zaten cevabı bilemezlerdi. Çünkü beni tanımıyorlardı, tanımadılar da. Bir keresinde unifestin konserleri vardı ona gitmiştik. Orada çok hoş bir hatunla tanışma fırsatım olmuştu, anladığım kadarıyla da kafaydı da. Şu anda ismini bile hatırlamıyorum hatırlasam facebookta bulurum zaten. Ona çok üzülmüştüm. Birde çok yakında iş yerinde olan bir olay var ona fazlasıyla değindiğimizi düşünüyorum zaten. Şimdi mesela önüme bakıyorum hayatımda başka bir kız var ona da teklif edeceğim ama muhtemelen ondan da aynı yanıtı alacağım. Şu anda öyle bir durumdayım ki suya düşsem, çok iyi yüzme bilmeme rağmen, yılana sarılacağım.

Hiç yorum yok: