16 Aralık 2008 Salı
Evet Deseydi... (II)
Saat gece 12'yi geçiyordu. Ayhan'ın ateşi hala sönmemişti. Bu ne güzel bir duyguydu. Şimdi düşünüyorda sanki 2 hafta geçmeyecekmiş gibi geliyordu. Mutlaka aramalı veya yazışmalıydı. Arayınca ne deseydi. Acaba hemen aramalımıydı. Bir türlü karar veremiyordu. Şu anda tek istediği şey bu anın keyfini çıkarmak. Daha çok kafası değil kalbi çalışıyordu. Damarlarında akan kanın damar çeperlerine yaptığı basıncı ve kalp atışlarını duyuyordu. Niye böyle olmuştu. Yavaş yavaş kendine gelmeye başladı. Eve gidince belki yazışabilirlerdi. Peki ne konuşacaklardı artık durum çok farklıydı. Evet demişti, evet. Eve servisle gelince hemen merdivenleri çıktı. Kapıyı açtı, ayakkabılarını çıkardı. Girdiğinde yine herkes uyuyordu, yine yalnızdı. Rahat rahat düşünebileceğim diye sevindi, Ayhan. Ve düşünmeye başladı. Kendisi aslında çok güzel şeyler aklına geleceğini düşünüyordu ama aklına gelen ilk şey cebinde sadece 54.75 ytl parası olduğuydu. Of paraya bak kızı bir kere sinemaya götürür hatta yiyecek birşeyler ısmarlayabilirdi. Şimdi niye aklına bu geldi ki. Peki birlikte çıktıklarında ne yapacaktı Ceyda'yı Dorock'a mı götürecekti? Hadi bazen giderler ama kız daha çok alternatif müzik veya Ayhan'a göre her türlü hafif müzikten hoşlanıyordu. Biraz düşündü çözüm yolu arıyordu. Aklına Küçükparmakkapı sokaktaki Klan geldi orası her ikisine de uyardı. Sonra daha da kötüsü Ceyda nerede oturuyordu? Üf yine ismin hatırlayamadı. Orası çok uzaktı. İstesede galiba zaten Taksim'e takılamayacaklardı. En iyisi bu ay akbiline aylık yüklettirmek olacaktı, en azından Ayhan karşıya geçebilirdi. Arada dağlar tepeler ve hatta boğaz vardı ama bunlar aylık akbili olan bir öğrenciyi durduramaz. Sonra aklına Muha'nın çalıştığı mekan geldi bak orası da güzeldi. Hem de çok daha nezih bir yerdi. Kafası o kadar karıştı ki konuları bir türlü toplayamıyordu. Uyumaya karar verdi, nasıl olsa yarın güzel bir gün olacaktı. Sabah erken kalktı hava açıktı. Ev biraz soğuktu o yüzden yatakta biraz tembellik yaptı. Kalktı elini, yüzünü yıkadı. Kendine gelmişti. Saat 10'a geliyordu. Dün gece olanları düşündü. Sevdiği kıza bir günaydın mesajı attı önce. Artık hayatında yeni bir sayfa açılmıştı. Kendisine ait pek çok şeyi değiştirmesi gerekecekti. Bir ilişki zaten aslında değişim demek değilmiydi. Çünkü biliyordu ki zaten değişmesi gereken çok yanı vardı. Asabi bir kişilikti Ayhan mesela. Ama herhangi şekilde Ceyda'ya kızabileceğini düşünmüyordu. O daha çok kardeşine ve müşterilere kızmayı seviyordu. Hayata küfretmeyi seviyordu ama şimdi küfretmek için bahanesi de kalmamıştı sevdiği kızla birlikte olacaktı topu topu 2 hafta sonra. İçinden "ulan ben bu şansla ölürüm kızın daha elini tuatamadan" diye geçirdi ve bir kahkaha patlattı. Bilgisayarın karşısına geçti ve müzik açtı. Fonda Guns N'Roses çalıyordu. Bu akşam mutlaka aramalıydı Ceyda'yı. Ne zaman elini, tutsam diye aklından geçti sonra herşey kendiliğinden olur diye düşündü. Hep öyle olmamışmıydı. Birden yine saçma sapan fikirler aklına gelmeye başladı. En kötüsüde parasızlıktı. Allahtan kredi kartı diye bir şey vardı. Yıllardır zaten olmayan parayla yaşamıyormuyudu. Hem sıkışırsa Ceyda'dan para isterdi. "Hop dur bakalım orada, daha görüşmeden para mı isteyeceksin kızdan, ondan sonra senin hakkında" diye geçirdi aklından. Olsun zaten Taksim'e takılamayacakları için paraya gerek yoktu. Kadıköy Ayhan'ın mekanıydı. Bir simit, bir çay, yine bir gülümseme belirdi Ayhan'ın yüzünde. Peki sinema zevki işte şimdi yanmıştı. Ceyda ile her ne kadar ortak beğendikleri filmler olsa da ya şu korku filmleri "aman tanrım yandın Ayhan" diye düşündü. O filmler Ayhan'ı çok gererdi. Şimdi aklına geldi Ceyda'yı seviyordu ama çıkmadan önce çok fazla şey paylaşmamışlardı. Ve şimdi herşey bir muallaktı. Tek ümidi herşeye hazır olduğuydu. Değişebilirdi, bunu daha önce de yapmıştı. Ceyda ile birlikte olmaya değerdi, her ne kadar aralarında koca bir şehir olsa da. İyi ki yan yana çalışıyorlardı yoksa herhalde hiç görüşemezlerdi. Acaba Ceyda'nın babası nasıldı? İşin kötü tarafı İstanbul'un belki her yerinde kalabilecek bir arkadaşı vardı ama Anadolu yakası mı, orası tam bir kabus. Elini yüzdünden gezdirdi bu tuhaf fikirleri aklından atmak için. Acaba ne zaman elini tutacaktı, aklına geldi birden. Bu arada saate baktı,bu gün cumartesiydi. İzinliydi. Taksim'e gidip arkadaşlarıyla bunu kutlamayı düşündü ama arkadaşlarına bundan bahsetmeyecekti bir süre, tabi ağzı durursa. İnsan kendinde olumlu birşeyler bulmak istediğinde içine dönüp bakar ve sadece olumsuz yanlarını mı görür. Hiç mi olumlu yanın yık Ayhan. Peki o zaman niye sana evet dedi. Bilmiyorum. Ben sana söyleyeyim oda senin gibi şu anda korkuyor acaba ne olacak diye ya Ceyda'yı mutlu edemezsem, ya Ayhan'ı mutlu edemezsem. Bu düşünce biraz Ayhan'ı rahatlattı. Bugün hiçbir şey keyfini kaçıramazdı. Saat 19 gibi Ceyda'yı aradı konuştular. Ceyda'nın sesi ilaç gibi gelmişti. Konuştular sanki birşey değişmemiş gibi. Ayhan aklındakileri sormak istiyordu ama ne gerek vardı onlar sonrada konuşulurdu. Ceyda'ya seni özleyeceğim diyebildi ancak telefonda. Sesi titriyordu. Karşıda gelecek sesi bekliyordu. Bip bip, birşey ötüyordu. Güneş hafiften yüzüne vuruyordu. Kafasını kaldırdı, elini masaya uzattı ve cep telefonun çalan alarmını susturdu. Kalktı yataktan, banyoya geçti ve elini, yüzünü yıkadı. Gece 4-5 bira içmişti ağzında berbat bir tat vardı. Ayhan dün gece olanları düşündü bunu haketmediğini düşünüyordu. Kimse ona evet veya ben de seni seviyorum demesi gerekmiyordu ama... Kızmak istiyor, kızamıyordu. Ağlamak istiyor, ağlayamıyordu. Bilgisayarı açtı sesi yükseltti. Bilgisayarda Cradle of Filth çalıyordu. Ağzındaki tat gitmiyordu bir türlü belki 5 dakika ağzını çalkalamıştı. Susamıştı iyice. Bir bira aldı dolaptan, acı bir tat boğazından geçti. Bilgisayarın karşısına geçti ve yazmaya başladı. "neyse, nerede kalmıştık."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder