14 Aralık 2008 Pazar

Evet Deseydi...

Sabah yine yataktan kalkmak çok zor olmuştu. Gece çalışmanın kötü taraflarından biri. Uzun bir süredir Ayhan gece uyuyamıyor, gündüzde uyanamıyordu. Zorla banyoya geçip elini yüzünü yıkadı. Kendine gelir gibi oldu biraz. Neredeyse bir haftadır aynı evde olmalarına rağmen annesini ve kardeşini görmüyordu. Geç kalkmak canını sıkıyordu Ayhan'ın. Zaten akşam sıkıcı bir iş yapıp birde geri kalan gününü uyuyarak geçirmek hiç Ayhan'a göre değil. Pek fazla vakti yoktu yine yüzünü kesikler içinde bırakarak tıraş oldu. İş yerinde belkide tek işe yarar şey olan spor salonuna gitmek için eşyalarını ve çantasını hazırladı. Hem hoşuna giden hem de canını yakan tıraş kolonyası faslını yapmayı tabi ki unutmadı. Ayhan yüz hatları çok net olan, kaçları çalı gibi ve çatıktır ne zaman baksan sanki dövecekmiş gibi, alnı yaralarla tahriş olmuş, bu da kendisinin biraz heyecanlı ve kafası önde olmasından kaynaklanıyor. Esmer yağız bir delikanlı kara kaşlı kara gözlü. Yeni haline artık iyice alışmış bir halde aynanın karşısında üzerini düzeltiyordu. Genelde olduğu gibi saat 13:30 gösterirken ayakkabısını giydi ve evden çıktı. Bu artık bir ritüel olmuştu onun için. Evi Sümbül Efendi Cami'sine bakıyordu, kapıdan çıkıp sola döner. Kaldırım tüm İstanbul kaldırımları gibi dar olmasından ötürü yoldan gider. İlk aradan, sokak demiyorum çünkü ara, sola döner ve o eski Rum ve Ermeni apartmanlarının arkasında kalan bir boşluktan ki bu boşlukta ufakta olsa bir çocuk parkı bulunur. Yola devam edersen bir handan geçer ve Paşa meydana çıkar bu handa daha çok insanların önüne çıkıp onu yavaşlatması dışında pek birşey dikkatini çekmez. Handan çıkışta sağa döner ve Taksim otobüsüne doğru ilerler. Son dönemde İstanbul nüfusunun arttığını hep bindiği Taksim-Paşa otobüsünden anlayabilirsiniz. Eskiden hep oturarak giderdi şimdiyse ayağa kalkmak psikolojisinden kurtulmak için otobüsün ortasındaki boşluğa hemen çantasını atıyor ve orada ayakta gidiyor. Cerrahpaşa Hastenesi'nden çıkan yoğun bir kalabalık 2. durakta otobüsü tıka basa doldurur. Hepsi de hasta ve yaşlı insanlardır, ne sıkıcı bir durum. Otobüs Yusufpaşa, Aksaray ve Unkapanı'ndan geçerek Haliç köprüsüne varır. Aynen yoluna devam ederek Saraçhane, Galatasaray üzerinden Taksime yaklaşık 30 dakikada gelir. Şimdi sıra şehrin o efsanevi Avrupa'daki misallerinin 100 katı küçüğü metro seyahatine gelmiştir. Sırf üzerinde takım elbise olduğu için Ayhan'nın çantasına bakmaz güvenlikler. Yürüyen merdiven ve yürüyen yolları kullanmaz, sevmez belki de. Metro seyahati hep rahat olmuştur. Çok fazla beklemezsin, kalabalık olmaz ve 10 dakika kadar sürede çok ciddi bir yolu, Taksim, Osmanbey, Şişli, Gayrettepe, Levent ve son durak 4. Levent. Tamamı 6 durak. Ama yolculuk devam etmektedir. 4. Levent'te şimdi iş yerine gidecek otobüsü bekler Ayhan. Aslında pek çok otobüs iş yerinde geçer ama o boş bir otobüs beklemeyi tercih eder. Özellikle kışın duraktaki yoğunluk yine Ayhan'ı rahatsız eder. Genelde Sarıyer veya Bahçeköy otobüslerine biner. Ve artık sadece iş yerine metreler kaldı. Yıldız Teknik Üniversite'sinin meslek yüksek okulu ve hemen arkasında bulunan yurdun sağ tarafından yokuş aşağı salar kendisini. İş yerine gelmiştir artık. Spor salonuna girer yapacağı sporunu yapar, duşunu alır ve hadi bakalım iş başı. Bu Ayhan için artık bir rutin haline gelmiştir. Hemen hemen her günü bu şekilde gelişmektedir. En azından çalıştığı günler. O günde yine bunları yapmıştı Ayhan sporda Ceyda da yanındaydı. Ceyda kızıl caçlı beyaz tenli tatlı bir suratı olan hoş bir kızdı. Ona spor yaparken arada sırada eşlik ederdi. Yukarıda iş başında da yanında oturuyor zaten. Ayhan yukarıda uzun süredir hoşlandığı ve tam karşısında oturan Derya ile uzun süredir konuşmayı düşünmektedir. Ama bir türlü cesaretini toplayıpta duygularını anlatamamıştır. Derya esmer, yüzünde ciddi bir yara izi olmasına karşın güzel bir kızdır. Ayhan yine iş başına geçmiş ve işine başlamıştı, yaklaşık 2 yıldan fazladır bu sevmediği işi yapıyor ve bir türlü kurtulamıyordu. Akşam ilerleyen saatlerde yoğunluk biraz azaldığında yine sohbetler başlamışken Ceyda, Ayhan'a dönerek "Geceyarısında Trende Döner Yemek" isimli filmle ilgili gitmek istediğini söyledi. Ancak bu anda sanki Ayhan ve Ceyda arasında farklı bir elektrik oluştu ve Ayhan, ki aşka inanmaz, bir anda öyle bir duygu yoğunlupu yaşadı ki bu herhalde aşktı. Çok şaşırdı çünkü bu duyguyu hiç hissetmemişti daha önce. Öyle kaldı bir süre yorum bile yapamadı. Genelde bu tarz filmler hiç hoşuna gitmezdi. Hele sinemada gitmek tam bir zaman kaybı olarak görürdü ama Ceyda'ya filme birlikte gidebileceklerini söyledi. Bunu neden yapmıştı. Ufak bir şok yaşamış ve hala kendine gelememişti. Aklında tek bir soru vardı "acaba mı?". Ondan sonra yaptıklarını pek hatırlamıyordu. Akşam servis kendisini nasıl eve götürdü, ne yaptı, nasıl yattı hatırlamıyor. Aklında sadece bir soru vardı "acaba mı?". Böyle olabileceğini hiç düşünmemişti. Bir karar vermesi gerekiyordu. Derya mı, Ceyda mı? Derya'dan hoşlanıyor ama hiç bçyle hissetmesine neden olmamıştı. Düşünecek fazla birşey kalmamıştı. Ceyda'yı farkında olmadan sevmişti ama görememişti. Bunlar Ayhan'a gerçekten çok farklı gelen şeylerdi. Ne yapacağına hala karar veremiyordu. Ne yapmalıydı? Bugüne kadar karar vermek konusunda hiç bu kadar sıkıntı yaşamamıştı. Her zaman burnunun dikine gitmiş hatada yapsa doğruda yapsa bu huyundan memnun olmuştur. Bu seferde burnunun dikine gidecekti galiba. Kısacası O Ceyda'yı seviyordu. Ve yapması gereken bir şekilde bu hislerini onunla paylaşmaktı. Peki nasıl yapacaktı, çok uzun süredir bir ilişkisi olmamıştı ve kendine güveni tam değildi. Ne diyecekti kıza, nasıl anlatabilirdi ki derdini kelimelerle. Bir krizin içine düşmüştü. Oysa Derya ile böyle bir sorun yoktu arasında onunla iletişimi daha farklıydı. Birde bu kadar yoğun hisleri yoktu. İnsanın dizinin bağları nasıl çözülür şimdi anlıyordu. Ertesi gün yine aynı ritüelini yapmış ve spora gelmişti ama spor yaparken bile kalbi bir başka vuruyordu. Sporda Ceyda'dan gözünü ayıramadı. Ceyda da kendisi gibi baskın bir karakterdi, dışarıdan bakınca, muhtemelen içeridende, özgür bir kişiliği vardı. Hani bu nasıl açıklanı kendisi de bilmiyor ama entellektüel olarak birbirlerine yakın hissediyordu Ayhan. Böyle anlaşabildiği çok fazla insan bulunmuyor Ayhan'ın çevresinde. Artık onunla birlikte olabilmek için sürekli bahaneler uyduruyor sürekli yüzü ona dönük oturuyordu iş yerinde. Bir işaret bekliyordu. Aklında tek bir soru vardı "acaba mı?". Birlikte yemeğe çıktılar ama burası Amerika olmadığı için yemek nedense kızlara birşey ifade etmiyor. Ayhan bir şekilde kendisini ona göstermeye ve kendini ispatlamaya çalıştı aynı binlerce yıldır erkeklerin içgüdüsel olarak yaptıkları gibi. Bir yolunu bulmaya çalışıyor sürekli arkadaşların danışıyordu ve aldığı aslında tam kendi tarzı olan bir yol vardı. O da direk söylemek çünkü zaten yeterince beklememiş miydi? Artık birşeyler için beklemek istemiyordu. Zaten sürekli zaman kaybediyordu. Tam 2-3 hafta kadar dayanabildi ama artık yapacak birşey yoktu. Ne beyni ne de kalbi beklemek istemiyordu. Arkadaşlarıda söylemesi gerektiğini kaybedecek birşeyi olmadığını ama kazanacak çok şey olduğu konusunda onu ikna etmişlerdi. Oysa Ayhan'ın aklındakileri kimse bilmiyordu kaybetmek cidden acı verici olacaktı. O gün geldiğinde Ayhan yine aynı şeklide işe gelmiş, Ceyda ile sporunu yapmıştı. Yine birlikte yemeğe çıkmışlar ama Ayhan yemekte heyecandan konuşamamıştı. Akşam ilerleyen saatlerde Ceyda'ya birlikte araya çıkmayı teklif etti. Artık söyleyecekti, sonunda ölüm yoktu ya. Arada Ceyda ile farklı konularda konuştular. Ayhan özellikle binanın dışına çıkarmıştı daha rahat olabilmek için. Bir an konuşma durdu Ayhan o güzelliğin yüzüne baktı ve "Ceyda ben aslında sana başka birşey söylemek için araya çıkardım, senden hoşlanıyorum." dedi. O sırada herşeye hazırdı kalp atışları 200 vurmuştu herhalde. O kadar heyecanlanmıştı ki terlemesi gerekiyordu ama terlemeyi unutmuştu vücudu. Acaba Ceyda ne diyecekti. Ceyda aslında birlikte birşeyler paylaştıklarını ama hemen cevap vermek istemediğini ve biraz zaman istediğini söyledi. Daha önce yaşadığı bir deneyim dolayısıyla iş yerinden birisiyle çıkmaya olumlu bakmadığını da belirtti. Ama Ayhan artık birşey duymuyordu onun kafasında farklı şeyler vardı. Tek anlayabildiği cevabı sonra alacaktı. Gerisi hikayeydi. Acaba ne olacaktı. İlk defa sonucunu bilmediği böyle bir sohbetin olumlu geçtiğini düşünüyordu ya da öyle olmasını istiyordu. Ama çok mutlu olmuştu. Mutluluktan ne olduğunu anlayamaz bir hale gelmiş ne düşüneceğini, ne yapacağını bilmiyordu. Keyfine diyecek yoktu yani. Peki Ceyda ne zaman cevap verecekti, nasıl cevap verecekti, cevabı ne olacaktı? Çık çıkabilirsen işin içinden. Ya hayır derse, ya evet derse. Ayhan'ın kafasında 40 tilki dolaşıyor birinin kuyruğu diğerinin burnuna değimiyordu. Herşeyi, her olasılığı düşünüp tartıyordu şimdi kafasında. Teklif ettikten 2 gün geçmişti. Mutlu bir heyecanla hiç uyumamıştı. Ama ufak bir sorun var gibiydi veya Ayhan öyle hissediyordu. Çünkü o kadar kötü bir zamanda Ayhan açılmıştı ki. Kızın evinde sorunlar vardı, babası rahatsızlanmış, tam da ev taşıma gibi bir durum hasıl olmuşken. Tabi kız Ayhan'la mı uğraşacak yoksa babasıyla mı, peki ya ev taşıma. Bu arada Ceyda biraz ilgisiz davranmış ama Ayhan bunu zaten kızın kafasının dolu olmasın vermiş olumsuz düşünmemişti. Zaten Ceyda 2 hafta gibi kısa bir tatile çıkacak ve muhtemelen tatilden sonra cevap verecek diye düşünüyordu. Bakalım ne olacak. Arkası bir sonra ki yazımda...

Hiç yorum yok: