13 Aralık 2011 Salı

Uçmak Zamanı

Rivayettir: Kuşların hükümdarı Simurg ( Zümrüd-ü Anka ya da Batıdaki adıyla Phoenix ), Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar, herşeyi bilirmiş. Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması, yanarak ölüp kül olması, sonra kendi küllerinden yeniden dirilmesidir…
Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. İşler ters gittikçe Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede Simurg'un kanadından bir tüy bulunmuş. Simurg'un var olduğunu anlayınca da. kuşlar Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vererek, hep birlikte yola çıkmışlar…
Ancak Simurg'un yuvası, Kaf Dağı'nın tepesindeymiş . Oraya varmak için ise hepsi birbirinden çetin yedi dipsiz... İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadilerini aşmak gerekirmiş...
Önce Bülbül güle olan aşkını hatırlayıp geri dönmüş, . Papağan güzel tüylerini bahane etmiş. (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış) Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış. Baykuş yıkıntılarını özlemiş. Balıkçıl kuşu bataklığını… İsteği ve sebatı az olanlar, yolda teker teker dökülmüşler. Yedi vadi üzerinden uçtukça giderek sayıları azalmış. Ve beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "Şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "Yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış.
Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça "si", "otuz" murg" ise "kuş"... "Simurg - otuz kuş" demektir.
Sultan kendileridir ve gerçek yolculuk kendilerine yapılan yolculuktur. Her biri Simurg'tur.
Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Şimdi kendi gökyüzünüzde uçmak zamanıdır...

(alıntıdır)

Hiç yorum yok: