9 Ocak 2016 Cumartesi

İsyanın Mantığı

İsyan kelimesini duyduğumuzda, geçmişte büyük ve ani bir değişim anı aklımıza gelir veya gelecekte benzer bir çatışmayı hayal ederiz. Kendiliğinden isyan, halkın sömürüye olan sabrının sınırlarının ötesine itildiği zaman ortaya çıkar. Bazı olaylar meydana gelir: Sokak çatışmaları, polise yönelik saldırı, kapitalizmin sembollerinin (bankalar, kuyumcular, süpermarketler vs.) tahrip edilmesi. Halk şiddetinin bazı anları, dünün duyarlılığının bugünün öfkesine dönüşmesine şaşakalmış olarak anarşistleri hazırlıksız yakalar.

Birkaç yıl önceki (1981) Brixton'a bakın: Anarşistler, ayaklanmalardaki başkarakterler değildi, olamadılar. Olaylar onları şaşırtmıştı. Halk, görünüşte basit olan ancak uzun zaman kuluçkada kalan nedenlerle ayaklanmıştı. Anarşistlerin katılımı, sadece duruma adapte olma şeklinde oldu, isyan mantığı olmadan eyleyerek, bir isyanın misafirleri gibi. Bilinçli bir devrimci için taş atmak, bir isyana katılmak için en iyi yol değildir.

İsyanın mantığını uygulamaktan bahsederken bizler, bir şeylerin tam tersine gittiğini söylemek istiyoruz. Kendimizi sosyal gerilimin tanımlayıcı alanlarıyla ve sosyal gerilim patlak verdiğinde buna katılmakla kısıtlamıyor, ayaklanmaya ve daha fazlasına teşvik etmeye, bir isyan örgütlenmesinin oluşturulmasını arz etmeye ve ona katılmaya çalışıyoruz.

Olabildiğince açık olmaya çalışalım. Anlatmaya çalıştığımız örgütlenme biçimi; birliksel, sosyal veya kitle karakterli - bir komite, destek grubu, baskıya karşı birlik, barınma hakları derneği, nükleer karşıtı gruplar, seçimlere karşı abstensionist/çekimser birlik vs. - olmalıdır, sadece belirli bir anarşist gruptan oluşmamalıdır. Sosyal bir mücadelede yer almak için halk neden anarşist bir gruba katılmalıdır ki?

Halkın bu tür bir yapıya katılımı, anarşistlerin içerisinde becerdiği işe bağlı olarak sınırsız olabilir. İster yasadışı grev ister kitle yağması ister NATO üssü işgali ister squat (ev işgali) olsun, belirli bir mücadeleye en hareketli bir avuç yoldaş ve insanla başlamak, başlangıçta durum hakkındaki bilgiyi olabildiğince açık ve doğrudan sergileyerek yaymayı gerektirecektir. Broşürler, dergiler, afişler, toplantılar, konferanslar, halk toplantıları vesaire kullanılacaktır ve yukarıda bahsedilen gruplardan birinin embriyosu oluşturulacaktır. İşin bu kısmı için bazı adımlar atıldığında, bir toplantı mekânı ve iletişim numarası oluşturmanın zamanı gelmiştir. Örgütün eylemleri mücadele ilerledikçe daha da etkili olacaktır, sayılar artar ve buna karşı baskı gelişir.

Sonuç kesin olmayacaktır. Anarşistlerin aktif varlığı, kontrolden ziyade teşvik anlamına gelmektedir. Diğerleriyle aynı haklara sahiptirler ve karar alma süreçlerinde özel bir ağırlıkları bulunmaz. Önerileri, genel ile aynı duygularda ise ve aynı zamanda bu, ruhu ileriye taşımaya çalışıyorsa doğru olarak kabul edilecektir.

Çekingen veya kuşkulu öneriler, mücadelenin ilerlemesi önünde bir engel ve mücadelenin ihtiyaçlarına ve isyana ihanet olarak kabul edilip reddedilecektir.

Çok ileri, anın sınırlarının ötesine geçen bir öneri imkânsız, tehlikeli ve amaca zararlı olarak değerlendirilebilir. İnsanlar kimin neyi bildiği konusunda aklı karışmış olmaktan korkarak geri çekilecektir.

Bu yapı içerisinde hareket eden anarşistler, bu yüzden gerçeklikten kopmamak ve hem mümkün hem de anlaşılır olan eylemleri önermelidir. Bir kitle ayaklanmasının yayılışının, bu ilk teşvik çalışmasından türeyebileceği mümkündür. İşte bizim, isyanın metotları ve mantığından kastımız budur. Bu, saldırıya karşı savunma mantığından başlayan yapılar olarak sendikalizmden (anarko-sendikalizm de dâhil) bütünüyle farklıdır. Bu yapılar niceliksel büyüme (üye sayısını arttırma), geçmiş kazanımları savunma ve sendikalardaki durumda olduğu gibi tek bir kategorinin çıkarlarını koruma eğilimindedir. Bunun tersine bizim önerdiğimiz, mücadelenin bir amacını ele almak için örgütlenmiş temel birliksel yapılardır ve insanların isyan duygularını teşvik etmek, olabildiğince bilinçli bir isyanı doruğuna yükseltmektir.

Bu metodu kullanarak, anarşistlerin yapı içerisinde kendilerini, bir liderlik veya iktidar grubu haline dönüştürebilmeleri mümkün değildir. Aslında, söylemiş olduğumuz gibi, onlar mücadelenin koşullarını takip etmek zorundadır. Onlar, kendi anarşist gruplarında niceliksel bir büyüme için çalışmaz. Sadece koruyucu eylemler önermezler ancak artan oranda gelişmiş olanlara yönelmeye zorunludurlar. Bir yandan bu eylemler, isyana ve önceden kestirilemeyen düzeylerdeki durumlara yol gösterici olabilir. Diğer taraftan etkili olmakta başarısız olabilir. İki durumda da asıl birliksel yapı, kaçınılmaz olarak gereksiz hale gelir ve anarşistler daha önce yaptıkları işe geri dönerler.


Alfredo Bonanno

Hiç yorum yok: