Asıl Yunanistan'da engebelerin % 80'ini dağlar oluşturur. Bu engebeler içerdeki ulaşımı zorlaştırır. Bu ülkede yayan, eşek ya da katır sırtında ağır ağır yol alınır. Haydutlarla karşılaşmak talihsizliği hep vardır. Yunanlılar soğuk ve kar kaygısı da taşırlar.
Orman yükseklerde meşe, kestane ve gürgen, aşağılarda çınar ve çam ağaçlarından oluşur. Toprak maden vermeyince, örneğin gemi iskeleti kurmak, ayrıca odun kömürü yapmak için ağaç kullanımı yoğunlaşır. MÖ V. yüzyılda ağaç ithal etmek gerekmiştir. Giderek ormanın yerini makiler alıyor ve havaya artık mersin, kocayemiş, funda, dikenli karaerik ağaççıkları ve benzeri bitkiler koku saçıyordu.
Bu yabanıl yerlerde kimlerle karşılaşılır? Haklarında hemen hiçbir şey bilmediğimiz çerçiler, gezici zanaatkarlar ve oduncularla, koyun ve keçi sürülerini yaylalarda oturan ve hemen her yerde yarı yabanıl biçimde domuz yetiştiren, koyun postuna bürünmüş çobanlarla, avcılarla, nihayet bütün sosyal sınıflardan birçoklarıyla... Yunanistan'da aslan aşağı yukarı MÖ VII. yüzyıldan itibaren yok olmuşsa da çok güçlü ve alışık kimseler kolayca kurt ve ayı yakalıyorlardı.
II. binyılın başlarından itibaren dağların çoğu kutsallaşmıştır. Oralarda Pan'la, Nymphelerle, Apollon veya Artemis'le karşılaşmak mümkündür. Yine, pek çok mağarada tanrısal varlıkların ya da kahramanların oturduğu kabul edilir. Yarlarda yuvalanan yırtıcı kuşlar tanrıların mesajlarını iletirler. Arkadia, gulyabani masalının kalıntısı olarak Kurt-Zeus'a ait çok eski bir kültü muhafaza etmiştir.
Kaynak: Yunan ve Roma Mitolojisi, C. Estin ve H. Laporte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder